Zaman su gibi akıp geçiyor. Geçen zamanın içerisindeki yaşanmışlıklar sanki bir film şeridi gibi. Geriye doğru sarıldıkça insanın neler yaşadığını, neler gördüğünü, hayatın zorlukları ile kolaylıklarını bir bir hatırlıyor. Günümüz şartlarına, şükrettiriyor. Eski günlerin hatıraları, çoğu gecelerde hepimize masal gibi anlatılanlardı. Soğuk kış gecelerinin, şimdiki gibi merkezi ısıtma sistemlerinin olmadığı evlerde, ısınmak için üzerimize sıkı sıkı örtülen kırmızı battaniyeleri, demir karyolaların üzerindeki içi pamuk dolu şilteler üzerinde, yorgancıların diktiği çarşafla kaplı yorganları, yine içine elyaf veya kuş tüyü olmayan yastıklarda hayatın içindeki gerçek hikayeleri bir türlü zihnimizden silinmedi. Kıbrıs'ta 2. Dünya harbinde uçakların halka yiyecek attıklarını. Üzümlü ekmekleri anne ve babalarımızın ve halkın yiyecek ihtiyacının karşılandığını, savaşın o zamanki vahşetini dinleyenler olarak büyüdük. İlkokullarda bizlere evde yapıp içmemiz için İngiliz idaresinin süt tozu dağıttığı günleri de gördük.
Sosyal yaşamda kullanılan çoğu araç ve gerecin zor şartlarda kullanımını seyreyledik. O zamanlarda demir döküm önden açılıp içi kömür ile doldurulan. Kömürün köz, kor ve kül olmasını bekleyen kadınların, şimdiki gibi ütü masalarında, buharlı otomatik ütülerle değil yere serilen battaniye üzerinde çarşaf konarak ütüledikleri pantolonların üzerine suyu sıkılmış tülbent koyarak, gömleklere ütü yaptıklarını gördük. Mutfaklarda, şimdiki gibi dış kapısından buzun her halini bardağa koyabildiği, derin dondurucusu olan buzdolapları yerine, yiyeceklerin bozulmaması için üsten kapağı açılarak içine hazır satılan kocaman kalıp halinde gün aşırı hazır buz satın alınarak kullanılan ve buzdolabı yerine geçen o günlerin cihazları ile büyürken, kullanılan tel dolaplarının çengelli demirlere asıldığı tel dolaplara konan yiyeceklerin saklandığı günlerden geçtik. Çamaşır kazanlarında, beyaz yatak çarşafları kaynarken annelerimizin suya beyazlatıcı diye çivit attığını da görenleriz. Şimdi ise tam otomatik çamaşır makinelerinde kurutma dahi yapabildiğimiz araçlara sahibiz.
Yemek pişirmek için mutfakta İslimin pompasını ateşin harlanması işleminde hız veren büyüklerimizin ellerini de gördük, bugün turbo fırınlarda istediğimiz ısıda dokunmatik ayarda fırınlarda, gazocaklarında yemek yaptığımız günlerdeyiz. Mikro dalga ısıtma cihazları kullanıyoruz. Eski günlerin tarlada işçilere kazan içinde odun kömüründe kuyruk yağı ile yapılan ırgat pilavının, bugünlerde yapımı ne kadar kolay. Buhar tencerelerinde yapabiliyoruz. Eski Kıbrıs günlerinde tarımda sapanla sürülen tarlalar, modern tarım araçları ile yapılmakta. Orak artık yok, kombaylar hem biçiyor hem bala yapıyor. Kıbrıs'ta hayat gittikçe dünden bu güne ne kadar çok değişime uğramış. Mağusaya kadar uzanan Yenağra yeni adı ile Nergisli’den geçen tren raylarından eser pek kalmamış ama eski Eti Teşebbüsleri Ltd'in yer aldığı binanın tren istasyonu olduğu biliniyor. Eski otomobillerin yerini, tam otomatik çeşitli son model arabalar almış.
Eski Kıbrıs evlerinin radyosu, pikap dediğimiz plak çalar cihazların güncelliğini yitirdiğini, şarkıların YouTube’dan indirildiğini, akıllı telefonlardan dinlendiğini, kulaklıkla şarkının özündeki sesi kulağımızda hissettiğimiz günlerdeyiz. Siyah beyaz televizyonlar, yerini içerisinde internet olan televizyonlara devretmiş. Renkli renkli uzaktan kumandaları ile üşengeç olanlara, bol seyirli film olanakları veren televizyonlar. Hepsi ülkemizin modern merkezi ısıtmalı evlerinin ayrılmaz bir parçası olmuş. Köylerimizdeki mimari yapı değişmiş. Eski kerpiç evler giderek azalmış. Çok eski günlerin lambasuyu ile yanan, işlemeli cam' Karpuz Lambası' denilen aydınlatma lambaları bu günlerde antika eşya niteliği kazanmış, kök aynaları ile evlere ayrı bir ihtişam sağlarken çoğu evde elektriksiz kalmamak adına jeneratör mevcut. Eski ile yeninin arasında sıkışıp kalanlar elbette vardır. Ancak her geçen gün iyiye gidiş olacaktır. Yeni teknolojiyi yakalamak için hayat mücadelesi devam edecektir. Yeter ki sebat olsun. Sabır olsun...