Şiddet gören kadınlar ve biz

Dünyada kadın olmak zor demek oldukça iddialı bir söylem.

Dünyada kadın olmak zor demek oldukça iddialı bir söylem. Yaşam süresince bütün kadınların, anne olma ayrıcalığı, kadına verilmiş en zor görev. Kadın bir yerde anadır, bir yerde eştir, bir yerde çalışandır. Kadın için boşuna yuvayı dişi kuş yapar deyişleri söylenmemiştir. Bütün bu görevlerin yetki ve sorumluluğun da olan kadın, eşinin doğumunda neden erkek çocuk sahibi olamadık sorusu ile karşılanan tek varlıktır. Sanki kız çocuk doğumunun suçlusu konumundadır. Kadın bu sorunun içindeki şiddetin manevi baskısı ile hayatını sürdürenindir. Kadına şiddet acaba sadece tokat atmak mıdır? Yoksa kadını bıçak darbeleriyle veya başka şekilde darp edip bu dünyadan koparmakmıdır? Bu hadiselerin hangisi, kadına şiddet uyguladım diyenin sahiplendiği olmaktadır? Esasında cinsiyet ayrımı yapılmadan konuya yaklaşım en doğrusu iken, sadece kadınlara ait kadın sığınma evi altında onların orada barındırılması istemek ne kadar doğrudur? Bu elbette akademik kişilerin kendi düşünce tarzlarında uzmanlık alanlarındaki savunma şekli ile ortadaki verileri oluşturacaktır. Ancak şiddet gördüm davacıyım diyen kadının buradaki özgüveni çalışmaları destekler nitelikte olacaktır. Sosyal bilimcilerin değerlendirecekleri bir hususta, şiddet nedenleri ve sonuçları hem erkek hem kadın üzerinde incelenmesi verilerin açıklanması tedavinin derhal başlatılması gereği kaçınılmaz olandır. Nitekim ülkemizde bu hususta Çalışma Bakanı Sayın Ersan Saner'in konu ile ilgili olduğu çalıştaya değerli elemanların katkı koyup görüş beyanları çalıştay raporlarında da bilgimize gelecektir. Kağıt üzerinde düşüncede yaşanan olaylarda, geçmişten, geleceğe, kadının çektiği ızdıraplar da sadece şiddet mi var? Şiddette su yüzüne çıkan nedir? Kadın erkek ilişkilerinde flört aşamasında tutun evliliğe gitsin veya gitmesin bu yolda ilerlerlerken, kadının her zaman gözyaşı vardır. Doğduğu andan itibaren babanın erkek adamın erkek çocuğu olur söylemi, belki şiddetteki düşüncenin dışavurumunun ta kedisidir. Küçük yaşta evlendirilmeye mahkum kızlarda bu onayı veren ailenin şiddetine ne demeli? Neden kadınlar kendilerini bu kadar gelişmeleri içinde sadece söylemlerle onları barındırmak, gerek düşüncesinde olanların, gündeminde olsun. Kadın her halükarda kendini kendi içgüdüsüyle hareket edebilen bir varlıktır. Çaresiz olduğu haller vardır bu hallerde çaresizliğini dışa vurmayan kadınlarımız vardır. Bahse konu kadınlarımızın ruh hali bu durumdayken tedbirler de onları ve şiddetine maruz kaldıkları kişileri tespit zor olmasa gerek. Bütün bu kişiler aramızda yaşayanlardır. Belki de aynı mahallede yan yana oturduğumuz evlerde ya da bir apartman katında komşularımızdır. Bu durumda, endişe duyanların ortaya çıkmaları bu şiddet bu evde var. Bizler bu durumu kabul edemeyiz diye. Bildiklerini bildirmem gerekirken neden suskun kaldıkları da şiddete destek değil midir? Kadın cinsiyetlerindeki son perdenin nihayetinde. Elbette uzun bir acının süreci vardır. Bu sürece dahil olan herkes şiddetin ilk harfinden itibaren manen vicdanlarında suçludur. Konuya yüzeysel yaklaşımda da olsa düşünmek kolay. Konuya dahil olmak zordur. Sloganlarla haledilemez. Yaşanan her an gelecek şiddetin şekline ne olursa olsun davetiye olacaktır. Lütfen bu davetiyelerin dağıtımını yapanlar olmayınız. Şiddetin önlenmesi, şiddette eğilimli tarafların eğitilmesi ve ancak bu kişilerin tıbbi tedavisi ile mümkündür. Konu tek taraflı düşünülmemelidir...
Bu haber 1803 defa okunmuştur

:

:

:

: