Problemi sapta, uzun vadede çözümü yakala ama hakkını kimsede bırakma!

Karşımıza çıkacak problemleri çözmek için problemlerin nedenlerini bilmek yanında, karşılıklı konsensüs gereklidir.

Karşımıza çıkacak problemleri çözmek için problemlerin nedenlerini bilmek yanında, karşılıklı konsensüs gereklidir.
Sorunların çözümünde, soruna müdahil olan tarafların her birinin katkısından yararlanmak, sonuca ulaşmak açısından son derece önemlidir. Sorunların, hele de ayni sorunun üst üste dosyalanması ile yılların eklendiği meselelerin tez ve etkili çözümü için yetenekli olduğu kadar seçim kaygısı olmayan liderlerin bir araya gelmesi gerekir. Okuduğum bir yazıda, kırık yumurtanın yapıştırılması hususunda yöneticilerin gösterilen örnekleme ve sorunun çözümünde gayret ve yaratıcılığının önemini ve birlikte çaresizliklerini gördüm, okumaya devam ettim. Çaresizlikte yumurtanın neden kırıldığını araştırdıklarını, yumurta kırılmadan, nerede yanlış yaptıklarını kırık yumurtanın bütün hale getirilmesinde ki zorlukları, yumurtanın yapışkan ile yapıştırılması halinin olamayacağını bildiklerini, dolayısıyla her sorunda kırık yumurtanın verdiği mecaz anlamdaki onarımın hangi yöntemlerle yapılacağı hususundaki analizlerin yapılması gerekliliğinin niye var olduğunun anlatımı hayli ilgi çekiciydi. Altı üstü bir yumurta yenisini alırız olur biter demeyişlerindeki titizlikte, kısa vadeli çözümlerin sorunu daha da içinden çıkılmaz hale getireceği gerçeğini de okudum. Neyin yanlış gittiğinin mutlaka net bir şekilde anlaşılması gereği olduğunu da… Bütün sorunlarda problemi meydana getiren verilerin bir yerde toplanması birçok insanın katılımcılık açısından faydası olması, sorun hakkında düşünce üretmesi, belki de çözümün karmaşık hale gelmesini önleyebilir diye düşündüklerini de… Ama soruna görüş beyanı ile probleme, doğru yoldan gidilmesi, sorunun çözülmesinde daha etkili olmak şartı varken, yumurta, neden kırıldı sorusunun, cevabı yumurtada çatlak vardı, cevabı ile gerekçe gösterilmediğini de… Böyle durumlarda suçlu kim sorusunun çok tehlikeli bir soru olduğunu da… Doğru hiç kimsenin karşısındakini suçlayarak bir konuyu halletmesi mümkün olmadığı gibi... Suçlayacak birilerini aramak, sadece vakit geçirmekten başka bir şey değildir. Bazen gazetecilerin kullandıkları... Kim? Ne? Neden? Nerede? Ne zaman? Ve Nasıl? Sorularını sorarak yanıt aramak en iyisi olmaktadır. Sorun çözmek üzerine ne kadar çok makaleler var. Hele bir tanesinde kim bir Bütün fil yemek isteyebilir ki sorusuna cevaplar aranmış her seferinde yanıt lokma lokma yeriz olmuştur. Oysa koca bir fili bütün olarak yutmak isteyenlerin sorundan ne kadar uzak olacağı ve aç kalacakları da ayrı bir konu olarak işlenmiştir. 1939 yıllarında Alex Osborn 'un ortaya attı beyin fırtınası önerisinin üzerinden ise çok yıllar geçmiştir. O zamanki düşüncelerde beyin fırtınasını teşkil esen kurallar vardı, bugün için yeni fikir yöntemlerine eski yöntemler yerini bırakmıştır, beyin fırtınası demek konusunda dahi, bu kurallar ile işlevsellik kazanımlar olabileceği, bu tür eylemlerde yer alanlar fırtınanın yönündeki kazanımları belirleyebilecekleri bir varsayımdır. Ama Kıbrıs Meselesi müzakerelerinde esen fırtınaların, gelişmelerde oluşabilecek hasarının neler olabileceği, müphem bir konu olarak üst üste konan dosyalar içinde yıllardır hapistir… Beklide bu hapislik müebbet hükmündedir.. Herhangi bir sonucun alınmayacağını, iradelerin bu yönde sorunu parçalamalarına, başlıklar altında toplamalarına rağmen meselenin adını 'Kırık Yumurta' diye koyarsak, yumurtanın bir bütün hale getirilmesinin ne kadar zor olacağıdır. Kaldı ki Kıbrıs meselesinde değil kırık yumurta, kırık birçok kalp ve kırık birçok hayaller vardır. Güven yoktur. Güvenin olmadığı zeminde çözümün olamayacağının hakikati vardır. Nitekim Enosis kararı atlatmacası yapıp müzakere masasını yeniden oluşturup, ancak yasayı imzalamaktan vazgeçen ve anayasa mahkemesinden medet uman, her gün papazın elini öperek müzakerelerde atacağı adımları için icazet alan bir zihniyetin sahipleri belli iken… Zamanı yakalamak mümkün değildir. Umutların umutsuzluk olduğu yerde durmaktayız. Çok şükür ki ayaktayız. KKTC sınırları içerisinde barışa sahibiz.
Bu haber 1710 defa okunmuştur

:

:

:

: