Bir insanın belki de hayatta en zoruna giden şey, güvendiği dağlara kar yağmasıdır. İşte bu cümledeki soğukluk ifadesi kişinin aklını başına getirendir. İhanetin vatan hainliği kısmı her halûkarda bilinen ve toprağını, vatanını sevenler için asla kabul görmeyendir. İhanet edene ise karşılık verme hali intikam alma duygusunu beraberinde getir ki bireyin mantık çerçevesi dışında uygulayacağı tasvip edilmeyen bir yöntemdir. Hani derler ya insan çiğ süt emmiştir. İşte bu deyişin belkide anlamı ihanete meyilli bir çok kişinin kendisine ait sebebini teşkil eder. İhanete meyilli kişinin tedavisi zor bir durum. Yazmak ve anlatımı dahi kolay değil, yaşanan tecrübelerden, geçen bir ömürden ders çıkarmış olmanın, zihinlerde yer alan “vefasızların“ örnekleri biliniyor ve hepimizin aklının bir köşesinde sığıntı olarak yer almıştır. Esasında en büyük ihanetler siyasette ve sosyal hayat içerisinde şekillenmiştir. Ekonomik hayatta ihanet ise ağır bir darbedir. Siyasette meydana gelen ve siyasetçinin yanında durur gibi görünen ve sonrasında dostluğunu, ihanetini, bir başka siyasetçide, söndürene kadar ihanetin devamlılığını kendisinde davranış bozukluğu olarak gösterenlerdedir. Bu gibilerin ıslahı olmamakla beraber, yanında taşıyanı, bir şekilde zarara çok uğratanlar, topluluğu içinde su yüzüne çıkanlardır. Belkide siyasetin ruhu, sadakatsizliğe zemin hazırlayanların oldukça fazla oluşundandır. Tarihte “Sen de mi Brütüs?” Unutulmayan bir deyim olarak günümüze kadar gelmiştir. Hikayesine gelince İmparator Sezar'ı öldürme planı içerisinde olanlar vardır. Gidişatı hazırlayanlara dahil olanlardan birisi Sezar’ın yetiştirdiği ve oğlu gibi sevdiği Brütüs’dür. Sezar’ın öldürüleceği tarih de belli olmuştur. Sezar o tarihte her günkü gibi makamına gider ve tahtına oturur. Makamına gelen ziyaretçilerin derdini dinlerken Sezar kendine sorulan soruya cevap vereceği anda hançerli saldırıya uğrar. Karşıya baktığı zaman “Sen de mi oğlum Brütüs' diye haykırarak eliyle yüzünü kapar. Ve aldığı yirmi üç hançer darbesiyle orada can verir.” Siyasetteki ihanetin acı tarafı bu şekilde değil ama ölmeden diri diri kaybediştir. Normal yaşamın içerisinde dikkat edilmesi gereken de budur. Yeter ki! kişinin ihanet beklentisini paranoya şekline dönüştürmemesi ve etrafındaki dar ihanet çemberinin farkında olması gerekliliğidir. Bir diğer misalde göçmen kuş ve serçe vardır. İhanetin adı göçmen kuşa, sadakatin temsiliyeti ise serçeye verilmiştir. Göçmen kuş ile serçe bahar ve yaz boyunca köyleri üzerinde beraber uçmuşlar,ağaçlara, çiçeklere konup beraberce açlıklarını gidermişler, suyu dahi beraber içmişler, avcılardan beraber korunmuşlardır. Mevsim değişmiş kış gelmiştir. İhanetin adını üzerinde taşıyan göçmen kuş serçeye gidelim buralardan demiş, serçe gitmese sevgisine ihanet edecek olmanın ağırlığı ile sadakati seçmiş ve yola koyulmuşlar. Göçmen kuş bu yolun yolcusu ve her zaman tekrarladığı yolda okyanusa kadar serçenin uçuş zorluğuna rağmen kıyıya ulaşmışlar. Serçenin takati kalmamıştır. Arkadaşına son bir defa sevgi dolu sesiyle seslenmis artık gidemiyorum demiştir, demesine ama arkadaşı ona bir bakıp yoluna devam etmiştir. Okyanus büyük, serçe küçük, sevgisi sonsuz, lakin göçmen kuş büyük ama nedense sevgisi yetersizmiş. Sonuç mu? “Mavi sularında okyanusun bir minik sadakat, yeni bir baharın koynunda koca bir ihanet “ geriye kalan olmuş. Dünyamız şimdi corona salgının ihaneti içerisindedir. Bu süreçte, gece başını yastığa koydukları zamanda, daha çok düşünme fırsatı olanlar, yaşamları süresince uğradıkları ihaneti ve sadaketlerini ve intikam yeminlerini sorgulama fırsatı bulmuşlar ise ne mutlu onlara. “Bilemezsin kim dost, kim düşman. Bazen tuttuğun eldir seni arkandan vuran.” bu güne not olsun kimin ihaneti kimin sadakati temsil ettiği ise soru işareti ile sahibini bulsun...