Sağlıklı kalamıyoruz

Ne yaparsak sağlıklı kalırız ya da ne yapmazsak sağlıksız olarak kayda geçeriz? Hangi gün olduğunu tam olarak hatırlamadığım bir gün, kitabevinde birden gözüme sarılı mavili bir kitap ilişti. O an, eskilere döndüm.

Ne yaparsak sağlıklı kalırız ya da ne yapmazsak sağlıksız olarak kayda geçeriz?
Hangi gün olduğunu tam olarak hatırlamadığım bir gün, kitabevinde birden gözüme sarılı mavili bir kitap ilişti. O an, eskilere döndüm. Uzun bir süre de geri gelemedim. Üniversite yıllarımda, devamlı uğrak yerim olan Dost Kitabevi’nde çalışan bir kız, beni Kürşat Başar’ın kitaplarıyla tanıştırmıştı. O günden bugüne, hala bu yazarın kitaplarıyla tanışıyorum. O, kitap çıkardıkça da tanışmaya devam edeceğim kesin. Ödüllü yazar, felsefeci, gazeteci, program sunucusu olan Kürşat Başar’ın kitapları, benim için ve kim bilir daha kimler için çok değerli. Bu yazıya konu olan son kitabı, “Gerek Yok Hoş Değil” adlı eserinin bir bölümünde, sağlıklı – sağlıksız beslenmeyle ilgili eleştiriler yapıyor. Böylece, uzun zamandır bu kabusun içinde olduğumu hatırlamama da neden oluyor.

KABUSLARLA DOLU BİR YAŞAM

Kabus diyorum; çünkü yıllarımızı saçmalıklarla dolu diyetlerle, ritüellerle, kısıtlamalarla geçirebiliyoruz. Gençken, büyüklerimiz bile, fazladan yenen çikolataları, çaya, kahveye ilave edilen ekstra şekerleri, canımızın çektiği ikinci meyveyi yasaklamıştır. Yakın çevremizdekiler, bize her an kilo alabiliriz; sanki cam bir biblodayız da her an her şey değişebilir, çirkinleşebilir gözüyle baktılar. Ona göre bir çeşit de uyarıda bulundular. Genellikle de bizler, yeme içmelerimize dikkat etmiş, onları haklı çıkarmak adına neden ikinci elmayı yemediğimize dair sorgulama dahi yapmadık. Sonraları kilo almışsak da çok çeşitli, dönemin trendi olan diyetlerle zayıfladık, kilomuzu sabitlemeye çalıştık. Başarılı da olduk pek tabii ki. Sonra ne oldu da bu yoldan devam etmedik? Usandık, yorulduk, her defasında kilo aldık ve her defasında da kilo vermek için diyet yaptığımızı, bu kısırdöngünün içine girdiğimizi, bundan bir türlü de çıkamadığımızı anladık. Sonunda, bu konuda ne olursa olsun bilgilendik. Tekrar başka yöntemler öğrendik, denedik ve denedik… Anladık ki bu yaşam, bu şekilde devam edemez, etmemeli de. Kendimizi kilolu ya da zayıf olarak değil de sağlıklı mı sağlıksız mı olarak değerlendirmeye başladık. Yulaf yemeliyiz, zeytinyağı kullanmalıyız, öğle ve akşam yemeklerinde mutlaka yoğurt yemeliyiz, sebzenin ve meyvenin en tazesini, en kırmızısını, yeşilini, sarısını almalıyız, badem, ceviz… gibi kabuklu yemişleri tüketmeliyiz, iki litre su içmeliyiz, her gün iki yumurta yemeliyiz, üç beyazdan uzak durmalıyız…gibi. Daha sonrasında da anladık ki bu sefer de sözcüklere, gramlara, renklere takılıyoruz.

DEĞİŞİK DEĞİŞİK YEME TARZLARI

Bir dönem vegan oluyoruz, bir dönem vejetaryen; başka bir dönemde de glütensiz yaşamdayız. Böyle olduğu için de ara sıra biz bile ne olduğumuzu karıştırıyoruz. Bir arkadaşımıza gidiyoruz. Kahvenin yanında çikolata ya da o güzelim macunlarımızdan getireceğine kuru kayısı, üstelik de gün kurusu, ceviz getiriyor. Birini ziyarete gittik diyelim. “Ne içersiniz?” sorusunun cevabı kola, gazoz gibi asitli içecekler olmamalı. Sağlıklı olmadığını bildiğim halde buna inananın da inanmayanın da alışkanlıktan mıdır, zorunluluktan mıdır; yoksa modadan mıdır bilmem, aynı şekilde davranmasına anlam veremiyorum. Son yıllarda, haberlerde, magazinlerde, beslenme kitaplarında, eğitimlerde sürekli ağız değişikliği yapılıyor. Tabii bu durum, marketlerden, bizim cebimize kadar etkili oluyor. Bir yiyecek ya da içecek, birden moda oluyor. Sonra, bir bakıyorsunuz ki modası geçmiş; bu sefer de başka bir tanesi için en güzel, en etkili cümleler söyleniyor. Bu konuda kararımız yok. Bir şey, bize ya faydalıdır ya da zararlıdır. Buna karar veremediğimiz, sağlıklı / sağlıksız konusunda istikrarlı olamadığımız sürece, bırakın bedenen sağlıklı olmayı, ruhen sağlıklı olmayı iple arayacağız. Bilmeliyiz ki fiziki sağlığımızın yanında psikolojik sağlığımız da önemli. Bence herkes, kendi vücudunu tanımalı ve bedeninin verdiği tepkileri dinlemelidir. Bedeniniz, her daim size neyin iyi; neyin kötü olduğunu söyler.
Bu haber 3539 defa okunmuştur

:

:

:

: