Dünyayı siyasiler değil ekonomistler yönetir. Savaşlar da her ne kadar silahlarla yapılsa bile ekonomik faktörler, bir savaşın kazanılmasına ya da kaybedilmesine yol açar.
10’uncu günü geride bıraktığımız Rusya-Ukrayna savaşında da durum farklı değil.
Avrupa, doğalgaz ihtiyacının yaklaşık yüzde 40'ını, petrol ihtiyacının ise yüzde 30'unu Rusya'dan karşılıyor.
Dolayısıyla bu savaşın enerji fiyatlarında ciddi artış yaşatması Avrupa’nın en büyük korkusu.
Küresel petrol fiyatlarında Şubat ayının başından bu yana daha şimdiden yüzde 10 oranında artış yaşandı.
Aynı zamanda Ukrayna ve Rusya, dünyadaki toplam buğday ihracatının yüzde 30'unu, mısırın yüzde 19'unu, ayçiçeğin ise yüzde 80'ini karşılıyor.
Bunun dünya ülkeleri üzerinde gıda sektöründe ciddi etkileri olacağı bir gerçek.
Madalyonun bir de Rusya yönü var.
Moskova'da bu hafta iki büyük hisse senedi endeksinde yüzde 20'den fazla düşüş yaşandı.
Rus rublesinin dolara karşı yaşadığı düşüş ise Rusya'da halihazırda artmakta olan fiyatlarla mücadele eden halkın yaşam şartlarını ciddi şekilde zorlaştırmaya başladı.
Uygulanan yaptırımların Rusya ekonomisini bu yıl içinde yüzde 15 oranında küçülteceği öngörülüyor.
Rusya'nın 2020'de dış ticaretinin yüzde 37,3'ünü Avrupa Birliği ülkeleri ile gerçekleştirdi.
AB'nin dış ticaretinin ise sadece yüzde 4,8'i Rusya ile.
Bu savaş kısa vadede Batı’da da ekonomik kayıplar yaratacak ancak uzun vadede, Rus ekonomisi büyük ölçüde zayıflayacak.
Rusya her ne kadar 65 kilometrelik askeri konvoyla Ukrayna’nın başkenti Kiev’i kuşatmış olsa bile, savaş suçları mahkemesinde yargılanması bile gündeme gelen Putin, uzun vadede kaybeden olacak.
Putin’in hatalarının bedelini ise daha fazla yoksullukla boğuşmak zorunda kalacak Rus halkı ödeyecek.
Şu anda Rusya silah olarak Ukrayna’nın kat be kat üstünde bir güce sahip olabilir. Ama Rusya’nın silahına karşı Batı’nın da ekonomi silahı var.
Son 200 yılda olduğu gibi bu savaşın sonunda da silah değil ekonomi kazanacak. Bizden söylemesi…