Başbakan Ünal Üstel, Türkiye’de yaptığı üst düzey temasların ardından Ercan’da yaptığı basın toplantısında, Ankara’dan 4 milyar 250 milyon TL’lik bir kaynakla döndüğünü açıkladı.
Başbakan Ünal Üstel, Türkiye’de yaptığı üst düzey temasların ardından Ercan’da yaptığı basın toplantısında, Ankara’dan 4 milyar 250 milyon TL’lik bir kaynakla döndüğünü açıkladı.
Elbette bu kaynak bir anda aktarılmayacak. Ancak ilk etapta savunma ve turizm giderleri için 510 milyon TL’nin serbest bırakılması ve Lefkoşa kaynaklı ihalelerin açılabilmesibile ciddi bir para akışı anlamına geliyor.
Başbakan Üstel de Ercan’da yaptığı basın toplantısında bu noktaların altını çizdi.
Özellikle özel sektöre yönelik düşük faizli kredi imkanlarının sağlanmasıyla ilgili talepler, Ankara’da olumlu karşılandı.
Bu sağlanırsa, istihdamın korunması ve özel sektörün ayakta durabilmesi adına önemli bir hamle yapılmış olacaktır.
Tüm bunların yanında her akşam yaşanan zorunlu elektrik kesintilerinin sona ermesi için 40 milyon dolar değerinde 2 mobil elektrik santralinin ülkeye getirilmesi kararı da son derece sevindiricidir.
Türkiye ile imzalanan protokole muhalefet cephesini sağlamlaştırmak için geliştirilen “hayat pahalılığı ödeneği verilmeyecek, maaşlar kesilecek” safsatalarının da doğru olmadığı Başbakan tarafından dün bizzat dile getirildi.
Peki bu mali protokolün hiç mi eleştirilecek bir noktası yok?
Elbette olabilir.
Her yazılı metinde olduğu gibi bu protokolde de belirsiz alanlar, çeşitli kuşkulara yol açabilir.
Ancak bu kuşkuları gidermenin yolu, devleti kilitlemekle tehdit etmek ya da hükümeti iş yapamaz noktaya getirmek değildir.
Elbette hükümet yapıcı eleştirileri dikkate alarak, toplumsal bir konsensüs sağlamak için çabalamak zorundadır.
Ancak muhalefet de artık bir karar vermelidir. Mesele üzüm yemek midir, yoksa bağcıyı dövmek midir?
Şu anda Meclis’te bulunan ana muhalefet ve yavru muhalefet ne yazık ki üzüm yemek derdinden değildir.
Vatandaş siyasette yaşanan bu kör dövüşünden bıktı usandı. Yapılması gereken reformları geciktirdikçe daha ağır bedellerle karşı karşıya kalmamız kaçınılmaz olacak.
Bu bedeli bugün biz ödemezsek yarın çocuklarımız ödeyecek. Siyasette yapılmak istenen kör dövüşüne alkış tutanlar bu gerçeği aklına sokmalı. Bizden söylemesi…