Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Mısır Devlet Başkanı Sisi’nin Dünya Kupası açılışı için gittikleri Katar’da el sıkışıp görüşmeleri, 2013’den bu yana buzdolabında olan Ankara-Kahire ilişkilerinde yeni bir dönemin başlangıcı olarak değerlendirildi.
Ankara’nın İsrail ve Mısır’la yakınlaşmanın en önemli etkenlerinden biri Doğu Akdeniz’de son 10 yılda gelişen hidrokarbon kaynakları olarak öne çıktı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Katar dönüşünde gazetecilere Sisi ile yaptığı görüşmeyi değerlendirirken, “Bizim tabii kendilerinden tek isteğimiz; bu görüşmelerle birlikte, bize karşı Akdeniz'de tavır içinde olanlara yönelik burada biz barışı ikame edelim, onunla beraber yolumuza inşallah devam edelim” sözleriyle Ankara’nın beklentisini dile getirmişti.
Erdoğan’ın “bize karşı Akdeniz’de tavır içinde olanlar” diyerek Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti’ni kastettiği biliniyor.
Türkiye, Mısır’ın Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti ile yaptığı deniz yetkilendirme anlaşmalarından zararlı çıktığını, kendisiyle benzer bir anlaşma imzalaması durumunda Akdeniz’deki münhasır ekonomik alanının çok daha genişleyeceğini kaydediyor.
İşte pazarlık da burada başlıyor.
Mısır Devlet Başkanı Sisi dün Doğu Akdeniz'de Mısır'ın münhasır ekonomik bölgesine (MEB) ilişkin yeni bir kararname imzaladı.
Bu kararnameye göre Libya'nın deniz alanını gasp etti ancak Türkiye - Libya arasındaki MEB sınırına karşı çıkılmadı.
Sisi'nin imzaladığı kararname, Mısır'ın deniz sınırını batıya doğru genişletiyor.
Bu sebeple Libya'nın 6 bin 854 kilometrekarelik deniz alanı gasp ediliyor.
Ancak Mısır, daha önce karşı çıktığı Türkiye - Libya antlaşmasındaki Türkiye - Libya deniz sınırına dokunmadı. Oysa yine aynı Mısır, daha önceleri Yunanistan ile yaptığı görüşmelerde Türk - Libya sınırına karşı çıkmış ve tanımadığını söylemişti.
Belli ki Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Mısır lideri Sisi’nin, Katar’daki tokalaşmasından sonra Mısır’ın tutumu değişti.
Görülüyor ki İsrail’in ardından Mısır da Doğu Akdeniz satrancında Türkiye’nin attığı adıma karşılık vererek Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetimi’ne bir mesafe koyuyor.
Bir başka ifadeyle Doğu Akdeniz siyasetinde Türk dış politikası yeni bir zafere imza attı. Dış politikada ebedi dostluklar olmadığı gibi ebedi düşmanlıklar da yok.
Her ülke çıkarı doğrultusunda hareket ediyor. Yeter ki biz de Kıbrıs Türkünün çıkarı doğrultusunda hareket edecek bir bilince sahip olalım. Bizden söylemesi…