Ayna

Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında taç ve tahtlar batar, mahvolur. Milletin esirliği üzerine kurulmuş müesseseler her tarafıyla yıkılmaya mahkûmdurlar!

KÜPE


Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında taç ve tahtlar batar, mahvolur. Milletin esirliği üzerine kurulmuş müesseseler her tarafıyla yıkılmaya mahkûmdurlar!

(Gazi Mustafa Kemâl)







Teklif kutusu



TDP Genel Başkanı Mehmet Çakıcı, varılacak çözüm sonunda oluşacak devlet 'Kıbrıs Cumhuriyeti'nin devamı olacak. Bu devlet yapısı içinde KKTC'nin kurumlarından unsurlar da bulunması gerekir. Çözümün şekli belli ve üzerinde anlaşılmaya çalışılan unsurlar da ortada olduğuna göre hiçbir kişi ve kurumun gerçekleri Kıbrıslı Türklerden saklamaya hakkı yok. Çözümün yol haritası bellidir. Bu yol da, TDP'nin yıllardır ortaya koyduğu çözüm şekilleri ve görüşler ile örtüşmektedir' demiş ya…
Biz de cümbür cemaat “Atma Recep din gardaşıyık” diye çıppana çalalım.

Neçün da den...

Çakıcının beyan ettikleri Ayıla-bayıla kabul ettiği Annan Planı’na aykırıdır (Bu biiiir!).
'Kıbrıs Cumhuriyeti'nin devamı olacak” sözünü Hristofiyas daha önce söylemişti (Bu ikiiiiii!)
(Türkiye dışında tanınmıyor olsa da) Bir devlette başka devletin unsurları nasıl bulunacak (Bu üüüüç!).
Çözümün yol haritası belli değidir (Bu dööööört!)
Çakıcı’ya göre belli olan bu yol haritası TDP'nin yıllardır ortaya koyduğu çözüm şekilleri ve görüşler ile örtüşebilir ama halk bunu 19 Nisan’da yüzde 94 ile reddetmiştir (Bu beeeş!)
“KKTC’den unsurlar” derken Meclis’i ve kendi milletvekilliğini kast ediyorsa, keşke Hristofiyas’a danıştıktan sonra söyleseydi (Bu altııııı!)
Hristofiyas kabul ederse, ortada Kıbrıs meselesi diye bir şey kalmaz, kendisi de tarihe geçerdi (Bu da 7!).
SON SÖZ: İnsan sabahtan akşama kadar konuşunca bazen (!) böyle kazalar oluyor.
a) Keşke biraz da susmayı denesek.
b) Keşke kazalar olmasa.
c) a’ya da, b’ye de hayır.
d Hepsi.


Duyan be buba?



- Duyan be buba?
- Duyarım ya guzum söyle.
- Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, her iki tarafı da tatmin edecek bir sonuca ulaşılan Yeşilırmak Kapısı konusunda bütün kuralların belirlendiğini, son rötuşların yapıldığını, Erenköy'e geçişin sağlanacağını; Erenköy'e geçişle ilgili düzenlemenin, Türk tarafının arzuladığı çerçeveye yakın bir çerçevede şekillendiğini söylemiş.
- “Kapıyı asker açtırmıyor, Ankara engel oluyor, Talat sorun çıkarıyor, asker geçişlerini bahane edip kapıyı açmıyor” diye yırtınanlara şuradan telefon et bakalım bu durum karşısında akıllarına utanmak geliyor mu?



İnsan yeter ki istesin!





Yapamayacağı bir şey yoktur, iyi tatiller!


ACI TEBESSÜM

Dedenin notu

1957 yılında Amerika'nın güneyine araştırma yapmak üzere üs kuran Nasa 'yı bir gün küçük bir Kızılderili çocuk fark etti ve koşa koşa epeyce uzakta bulunan kamplarına gidip dedesine haber verdi;
- Büyükbaba, beyaz adamlar gelmiş, aşağıdaki vadide gördüm... Çok kalabalıklar ve bir şeyler yapıyorlar.
- Onlarla konuştun mu?
- Hayır, beni görmediler. Ben büyük tepenin üzerinden onları izledim.
- O zaman yarın yanlarına git ve orada ne aradıklarını sor.
Çocuk ertesi sabah üsse gitti ve beyaz adamlardan birine sordu;
-Burada ne yapıyorsunuz?
- Hani geceleri gökyüzünde parlayan bir şey var ya, biz buradan onu seyrediyoruz.
- Ay'ı mı, peki ama neden?
- İleride... çok yıllar sonra buradan oraya insanları götürebilmek ve orada yeni bir hayat
kurabilmek için...
Çocuk yine dedesine koşup aldığı cevabı anlattı. Yaşlı Kızılderili sinirlenmişti.
Ertesi sabah yine torununu yanına çağırıp hayvan derisi üzerine kızgın bir çubukla yazdığı notu torununa uzattı.
- Bunu al, beyaz adamlara götür ve onlara de ki; 'Bunu büyükbabam gönderdi... Oraya, yani aya gittiğinizde bunu oradakilere verecekmişsiniz'
Küçük Kızılderili kendisine söyleneni yaptı ve kampa döndü. Üs çalışanları, belli bölümleri yakılmış deri parçasına bakıp, bakıp saatlerce güldüler ama yaşlı Kızılderili'nin ayda yaşayanlara nasıl bir mesaj iletmek istediğini merak etmeye başladılar. Bunun üzerine bir tercüman çağırıp deriye ne yazıldığını sordular. Gülüşmeler hâlâ devam ediyordu. Ne var k, tercüman deri parçasını okur okumaz ağlamaya başlamış, geriye kalanlar bu duruma bir mânâ verememiş, gülüşmeler yerini meraka bırakmıştı. Tercüman sonunda yaşlı gözlerini kalabalığa çevirdi ve dedi ki; “Not aynen şöyle; 'Bu adamlara dikkat edin, elinizden topraklarınızı almaya geliyorlar!”

Bu haber 176 defa okunmuştur

:

:

:

: