Başkan Erdoğan ve CHP Genel başkanı Özgür özel bir araya geldi tüm gözler bu görüşmeydi elbette ekonomik burhandan geçmiş olduğumuz şu günlerde bu görüşme çok önemliydi. Demokrasi anlamında normal olarak görülse de bizler de merakla bu görüşmeden çıkacak sonuçları beklemekteydik. savaşlar sonrasında tüm dünyada olduğu gibi bizim coğrafyamızda da bir şekillenme söz konusuydu örneğin soğuk savaş sonrası Sovyet Rusya’nın yıkılması ve yeni devletlerin oluşması gibi… tabii aynı durum bizde de söz konusuydu. İngiliz aklı yeni dünya sisteminde Çin aktörü öne çıkartıyordu. Amerika’nın işi hiç kolay değildi. aynı gelişmeler Türkiye’nin siyasetinde de söz konusu. CHP’deki değişme bakılınca ne dediğimi çok iyi anlarsınız. Ekrem İmamoğlu na bakalım hatırlarsanız kar yağışlı bir günde hangi büyükelçi ile bir araya gelmişti şifreler burada gizlidir… Londra burada da öne çıkıyor. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası Türkiye ister istemez Londra’ya yanaşıyordu sadece siyasi olarak atılan adımlar askeri alanda gelmiyordu. Bu gelişmeler çerçevesinde Türkiye evvela cumhurbaşkanlığı seçimine oradan da yerel seçimlere gitti. İngiliz aklı burada da ortaya çıkıyordu. Çünkü Türkiye’yi Erdoğan alırken İstanbul’u da İmamoğlu kazanıyordu. Kısacası Erdoğan’ın alternatifi hazırlanıyordu. Londra adımlarını atarken Washington’da boş durmuyordu. Kemal Kılıçdaroğlu’nun yerine Özgür özel geliyordu. Erdoğan ve özelin görüşmesinde gözüme çarpan Namık tan ında o görüşmede yer almasıydı mesaj netti! İşte bu noktada Türkiye ekonomik olarak bir türbülansa girmişti. Ne kadar faiz arttırmış olsa da enflasyonun önüne geçemiyordu. Mehmet Şimşek ve ekibi işte buradaki durumu bizlere anlatmaya çalışıyordu. İşte bölgede hem ekonomik hem siyasi anlamda yeni bir döneme girildiğinin işaretlerini alıyorduk. Özgür Özel in koltuğa oturması, Meral Akşener‘in genel başkanlıktan çekilmesi Saadet Partisi’nde yeni Genel Başkan arayışları ve bir çok konu.. yıllar sonra ak Parti ve CHP arasındaki yakınlaşma. tüm hepsi yeni dönemin bizlere habercisidir. tüm bu gelişmeler yaşanırken Türkiye’de ekonomisindeki türbülans bir türlü geçmiyordu. Orta Doğu‘daki siyasi kargaşa bitmeden Amerika’nın da Türkiye’ye ekonomik anlamda destek vermeyeceği fikrindeyim. O yüzden son dönemlerde Osman kavala gibi konuların tekrardan gündeme geleceğini düşünmekteyim. İşte bu gelişmeler yaşanırken içeride Merkez Bankası hamleleri hükümetin ekonomik politikaları ve yerel seçimler sonrası doların bir marjda kalması yabancı yatırımcıyı Türkiye’ye çeker mi soruları sorulmaya başlandı. Her ne kadar Türkiye borsası uluslararası piyasalara göre ucuz kalmış olsa da dolardaki dengesizlik yabancı yatırımcıyı hala tedirgin ediyor. Lakin unutulmaması gereken şudur ki dolardaki yükseliş yerel seçimler öncesinde olmuştu. Fakat yerel seçimler sonrası dolar kurunda bir duranlık söz konusu. Yerel seçimlerin öncesi neden Merkez Bankası’nın faiz artışına girdiğini de buradan anlamaktayız. Yerel seçimler sonrası dolardaki istikrardan dolayı Merkez Bankası faizi sabit bıraktı. Türk Lirası tasarrufların artırılması yoluyla döviz talebinin azalarak, rezervlerin güçlenmesini beraberinde getirecektir. Bu görünüm, ihracatçılarımız dahil olmak üzere tüm ekonomi paydaşlarının yararına olacaktır hiç kuşkusuz. kısacası yukarıda anlattığım hem siyasi gelişmeler hem ekonomik gelişmeler içeride ve dışarıdaki olaylara bağlıdır hiç birbirinden bağımsız değildir o yüzden ekonomik verilere bakarken dışarıdan bağımsız hareket etmemektedir. Ekonomik politikalarda kısa vadeli çözümlerden çok orta ve uzun vadeli programlar Türkiye’nin yabancı yatırımcıyı çekmede önünü açacaktır. Örneğin kur korumalı mevduat hesapları kısa dönemli karlı görünse de uzun dönemli ekonomimize ne kadar zarar verdiğini hep beraber gördük. Bu yüzden kalıcı çözümler üretmemiz lazım kalın sağlıcakla.