İstikrar, devamlılık, siyaset, güç ve görev, toplumların yönetiminde ve ilerlemesinde kritik öneme sahip kavramlardır. Bu kavramlar arasındaki etkileşim, bir ülkenin refah düzeyini, güvenliğini ve uluslararası arenadaki konumunu belirler.
İstikrar, toplumların güven içinde yaşamasını sağlayan temel bir unsurdur. Ekonomik, politik ve sosyal alanlarda istikrar, bireylerin geleceğe güvenle bakmalarını ve yatırımlarını buna göre planlamalarını sağlar. İstikrarın olmadığı bir ortamda belirsizlik artar, bu da hem bireyleri hem de işletmeleri olumsuz etkiler. İstikrarlı bir yönetim, halkın güvenini kazanır ve uzun vadeli kalkınma planlarını hayata geçirme şansını artırır.
Devamlılık, istikrarın korunması ve güçlendirilmesi için gereklidir. Siyasi iktidarların ve kurumların devamlılığı, politika ve projelerin sürdürülebilirliğini sağlar. Sürekli değişen yönetimler ve politikalar, uzun vadeli hedeflere ulaşmayı zorlaştırır. Bu nedenle, demokratik ülkelerde seçilen hükümetlerin belirli sürelerle görevde kalması, devamlılığın sağlanması açısından önemlidir.
Güç dengeleri, siyaset arenasında büyük bir rol oynar. Güç sahibi olmak, karar alma süreçlerini etkiler ve yönetimde etkinliği artırır. Ancak, güç kullanımı da dikkatli bir şekilde yapılmalıdır.
Görev, hem bireyler hem de kurumlar için sorumlulukların yerine getirilmesini ifade eder. Görev bilinci, bir toplumun düzgün işlemesi için şarttır. Her birey ve kurum, üstlendiği görevleri en iyi şekilde yerine getirmelidir. Bu, güven ortamının oluşmasına katkı sağlar ve toplumsal dayanışmayı artırır. Görev bilincine sahip olan bireyler, topluma daha fazla katkıda bulunur ve ülkenin kalkınmasına yardımcı olur.
Her halükarda, istikrar, devamlılık, siyaset, güç ve görev kavramları, bir ülkenin sağlıklı bir şekilde yönetilmesi ve gelişmesi için birbirleriyle uyum içinde olmalıdır. Bu kavramların dengeli bir şekilde yönetilmesi, toplumun refahını ve geleceğini güvence altına alır.
Bir siyasi partinin hükümette olduğu bir dönemde, özellikle beş yıllık bir sürecin üçüncü yılında ve bilhassa zor bir süreçten geçerken, lider değişikliği yapılıp yapılmaması önemli ve karmaşık bir konudur. Bu durumun doğru olup olmadığına karar verirken birçok faktörü göz önünde bulundurmak gerekmektedir.
Öncelikle, lider değişikliğinin zamanlaması önemlidir. Üçüncü yıl, genellikle hükümetlerin uyguladığı politikaların sonuçlarının görülmeye başlandığı bir dönemdir. Böyle zamanlarda lider değişikliği her zaman olumlu sonuçlar doğurmayabilir. Hükümetteki bir partinin liderini değiştirmesi, istikrarı ve sürekliliği tehdit eder. Seçmen, lider değişikliklerini genellikle belirsizlik ve karışıklık olarak algılar. Bu algı, hükümetin ve partinin güvenilirliğini zedeler ve seçimlerde olumsuz sonuçlar doğurabilir.
KKTC’de şu anda gündemdeki en önemli kurultay, UBP’nin teşkilat yapısındaki seçimlerin yapılacağı tarihtir. Meclisteki aritmetik belli iken, mevcut hükümeti, muhalefet, yeni başkan adayları ile istifaya zorlama teşebbüsleri parti genel yapısına zarar verecekleri zannı ile bu konuları keyifle konuşmakta ve çıkacak adayları sanki çok severlermiş gibi demokrasinin gereğidir diyerek muhtemel adaylara destek nutukları atmaktadırlar. Henüz UBP kurultay tarihi açıklanmamıştır. UBP Genel Başkanı ve Başbakan Ünal Üstel’in adaylığı, üstlendiği Başbakan sıfatı ile kesin olarak görülmektedir. Kanaatimce, partisini canı gönülden sevdiklerini iddia eden milletvekilleri içerisinden aday olacakların, yani seçilmiş 24 milletvekilinin 2027’ye kadar istikrarı koruyarak parti içi demokrasinin daha etkin çalışmasını sağlamaları, mutlak gerekli olandır. İşte o zaman parti üyeleri, 2027 ‘de parti genel başkanlarını seçecek ve genel seçimde iktidara giden yolu birlik ve beraberlik içinde yürüyecektir.
Tüm yazdıklarıma bir slogan mı? 'Güçlü Bir Gelecek İçin Birlikte!'