Zorluklar ve çözüm

2024 yılının son Pazartesi günü köşe yazımı kaleme alırken, bir sonraki yazımı yeni yılın ilk Pazartesi yazacağımı düşünmemiştim.

2024 yılının son Pazartesi günü köşe yazımı kaleme alırken, bir sonraki yazımı yeni yılın ilk Pazartesi yazacağımı düşünmemiştim. Hesap yapmak önemlidir; hesapsız, kitapsız bir yaşamın düzeni de geçimi de zor olur. 2024 yılına baktığımda, aşırı tüketime yönelen bir tüketici kitlesiyle karşılaşmadığımı söyleyemem. “Ne yaptık ki?” diye soranlar mutlaka olacaktır. Ancak biraz düşününce, “Keşke bu kadar harcama yapmasaydık,” diyenlerin de sayısının az olmadığını görebiliriz. “Pahalılık aldı başını gidiyor,” diyenler içinse hatırlatmak isterim: Sadece ihtiyaç duyduğumuz kadarıyla yetinmeyi unutmamalıyız.

Güney Kıbrıs sınır kapılarında bekleyen binlerce kişi, ilerlemeye çalışan araçlar için harcanan benzin parası, geçirilen zaman, aylık sigorta çıkarma maliyetleri ve ucuz bir ürüne duyulan arzuyla yapılan 300-400 Euro’luk harcamalar… Tüm bunlar düşündürücü. Kapılar ilk açıldığında, ben de güneyde markete gitmiş ve bu alışkanlıkların bir parçası olmuştum. Ancak yaklaşık on yıldır Güney Kıbrıs’a hiç gitmedim.

2025 yılı, küresel çapta birçok önemli ekonomik, sosyal ve siyasi gelişmenin yaşanacağı bir yıl olarak öne çıkıyor. Bu dinamikler, farklı toplumların yaşam biçimlerini, hükümetlerin stratejilerini ve bireylerin beklentilerini etkilemeye devam edecek. Her ne kadar 2025’te dünya çeşitli zorluklarla karşılaşacak olsa da, bu zorluklar aynı zamanda çözüm arayışlarını da beraberinde getirecektir.

Ekonomik açıdan, dünya, pandemi sonrası toparlanmayı hızlandırmayı hedefleyecek. Ancak bu toparlanma, bazı bölgelerde hızlı ilerlerken, diğerlerinde ekonomik sıkıntılar devam edecek. Gelişmiş ülkelerde istihdam artışı beklenirken, gelişmekte olan ülkelerde yüksek yaşam maliyetleri, enflasyon ve gelir eşitsizliği gibi sorunlar gündemde kalacaktır. Bu bağlamda, hükümetlerin çözüm odaklı politikalar geliştirmesi hayati önem taşımaktadır. Türkiye bu konuda gerekli önlemleri almaya başlamış, KKTC ise Ekonomik İşbirliği Protokolü çerçevesinde hareket etmektedir. Başbakan Ünal Üstel’in bu konudaki kararlı tavrı, Türkiye ile ilişkilerin üst düzeyde devam ettiğini göstermektedir.

Sosyal alanda, dijitalleşmenin etkileri 2025’te daha da derinleşecek. Eğitim, sağlık ve iş dünyasında dijital dönüşüm hızlanırken, dijital uçurumun azaltılması da önemli bir hedef olacaktır. Uzaktan eğitim yöntemlerinin daha yaygın hale gelmesiyle birlikte, kadın hakları, azınlık hakları ve toplumsal eşitlik gibi konularda da ilerleme kaydedilmesi bekleniyor. Ayrıca, zihinsel sağlık ve psikolojik destek hizmetlerine duyulan ihtiyaç daha fazla ön plana çıkacak ve bu alanlardaki gelişmeler sosyal politikaların bir parçası haline gelecektir.

Siyasi açıdan, 2025 yılı, uluslararası işbirliğinin güçleneceği bir dönem olabilir. Çin ve ABD arasındaki jeopolitik rekabet, Avrupa Birliği’nin geleceği ve uluslararası ticaret anlaşmaları dünya gündemini meşgul edecektir. İklim değişikliği ve çevre sorunları gibi küresel meseleler, ülkeler arasında daha fazla işbirliği gerektirecektir. Demokrasi, özgürlükler ve hukukun üstünlüğü ilkelerinin güçlendirilmesi, uluslararası arenada önemli bir hedef olacaktır.

Özetleyecek olursam; 2025 yılı, ekonomik büyüme, dijitalleşme, toplumsal eşitlik ve uluslararası işbirliklerinin ön planda olacağı bir yıl olacaktır. Toplumların daha adil, sürdürülebilir ve işbirliğine dayalı bir geleceğe adım atacağı bu dönemde, bireyler ve hükümetler üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirmelidir.
Bu güne sloganımız “Ekonomik işbirliği protokolüyle güçlenen KKTC”
Sözümüzde! “Zorluklar çözüm üretmek için var; 2025 bu anlayışın yılı olsun!”
Bu haber 289 defa okunmuştur

:

:

:

: