50. kuruluş yıldönümünde Lapta Yavuzlar Lisesinin geçmişine 
yolculuk. 
Her ne kadar yapay zekanın kafası karıştığı için doğru 
bilgi almamış olsam bile sözlü olarak edindiğim bilgi şu ;Lapta'nın 
cimnayosu (lisesi) bin dokuz yüz on yedi de kurulmuş ve bir yıl 
sonra bugünkü yerinde, dört sınıftan oluşarak faaliyetine başlamış. 
Elli yedi yıl, Rumların lisesi olarak eğitim hayatlarına katkıda 
bulunmuştur. Yetmiş dört de Rumlar güneye göç etmek zorunda kalınca 
okul bir yıl çocuk çığlıklarından mahrum kalmış. 
Bin dokuz yüz yetmiş beşte ise Lapta Yavuzlar Lisesi olarak 
Türk çocuklara eğitim vermeye başlamıştır. Elli yedi artı elli toplam 
yüz yedi yıllık okul. Türk ve Rum eğitim yıllarını birlikte düşünmeye 
karşıysanız cümleyi şöyle düzenleyebiliriz. Yüz yedi yıllık bina yaşı 
olan bir okul. Öğrencileri Lapta, Vasilya ve Alsancak 'da kalmakta olan 
ailelerin çocuklarıydı. Dokuz yüz yetmiş dört de bir kez daha rüzgarın 
önünde savrulan Kıbrıslılardan güneyden gelenler kuzeydeki muhtelif 
köylere yerleştirilmişlerdi. Bu nedenle her köyde bir çok yerden gelip 
yerleşenler vardı. Dolayısı ile birbirleri ile hiçbir zaman yolları 
kesişmemiş çocuklar şimdi bir potada toplanmışlardı. Çoğunlukla Baf 
köylerinden; Yeşilova, Kukla, Vreçça, Akarsu ve benzeri köylerden 
gelmişlerdi. Ayrıca dokuz yüz altmış üç de köylerinden göç eden 
Laptalılar ve Vasilyalılar geri dönmüşlerdi. Bir miktar da Türkiye'den 
gelen öğrenci vardı. Okulların şimdiki kozmopolit hali ile kıyaslayamam 
ama az da olsa kuzeyli, güneyli, Türkiyeli farklılığı hissedilebilirdi. 
Herhalde kuzeyliler kendilerini biraz daha ev sahibi diğerlerini ise 
misafir gibi görüyordu. Güneyden gelenler ise ne olduğunu kavrayamamış 
bir bocalama evresindeydiler ve birbirlerine daha yakın duruyorlardı. 
Farklı arklardan akıp da aynı derede birleşen sular gibi 
kaynaşmamız çok da uzun sürmeyecekti. Biz, artık Lapta Yavuzlar 
Ortaokulunun ilk ve son öğrencileri olarak tarihe geçecektik. 
Çünkü okul ertesi sene liseye dönüşeceği için mazi de kalacaktı. 
Lise eğitimini de üç yıl burada aldıktan sonra kaderin 
yollarımızı kesiştirerek bizi bir araya toplayan bu eğitim 
kurumundan ayrılıp her birimiz hayatın farklı yollarında yürümeye 
başladık. 'Bizim zamanımızda' diye başlayan cümleleri çok sevmem 
çünkü herkesin 'bizim zamanımızda' diye başlayacağı bir zaman dilimi 
olacaktır. Bizim artılarımız gibi onların da artıları muhakkak vardır. 
Olacaktır. Bizler daha hoşgörülü, paylaşımcı, çevremize saygılı, içi 
dışı bir insanlardık. Bu özellikler boyun eğen, itaat eden kişiler olarak 
algılanmasın. O zamanlar bireysel bencillik toplumsal yaşam tarzına 
dönüşmemişti. Biz böyle teknolojileşmemiştik. Kucaklaşmalar, merhaba 
ve hoşçakallar böyle sanal değildi. Duygu; insani bir haslet olarak 
hayatımızda önemli bir yer tutardı. Teknoloji olmadan da sosyal 
olabiliyorduk. Çünkü biz mantık, sosyoloji ve felsefe de okuyorduk. 
Bu, eğitim kalitemizi artırdığı için 'insan' kalitemizi de artırıyordu. 
Bir kasaba lisesinde eğitim almak biz de bir miktar eziklik yarattığı 
için Lefkoşa okullarında okuyanların sınıfsal olarak bizden üstte 
oldukları gibi yanlış bir algımız vardı. Belki de bu yüzden daha çok 
gayret gösterdiğimiz için üniversite giriş sınavlarında azımsanmayacak 
bir başarı sağlıyorduk. O zamanlar üniversiteye girebilmek kolay değildi. 
Hocalarımız ise belki de 68 kuşağı döneminde yetişmiş eğitimciler 
oldukları için öğretmenliği aşk ile yapan özverili, idealist 
mesleklerinin hakkını, iyi eğitilmiş, başarılı öğrenciler yetiştirerek 
veren kişilerdi. O zamanlar dershane kavramı, özel ders kavramı yoktu 
ve onlar bizleri maddi çıkar gözetmeden öğleden sonraları kurslar 
düzenleyerek üniversite sınavına hazırlıyorlardı. Bazı hocalar okula 
minibüslerle gelir ve akşam üstüne kadar gönüllü çalışırlardı. Onlar 
için ödül üniversite de okuma hakkı kazanan öğrencileri idi. 
Bunlar nereden aklıma geldi? 21.05.2025 günü LYL nin 50. 
kuruluş yıldönümü kutlamaları vardı. İlk talebeleri ve ortaokulun ilk 
ve son mezunları olarak bizler bu okulun temeline ilk harcı atmış 
ve bizden sonrakiler de buna devam etmiş ve bu günlere gelmişti. 
Bu nedenle bizim sınıf için daha özel bir anlamı vardı. Kimbilir 
belki de ben de bu okulun seçilmiş ilk okul kaptanı olarak da okulun 
tarihine yazılmış olmuştum. Bu da güzel bir duyguydu. 
Okul yönetimi ve gönüllü mezunlardan oluşan organizasyon 
komitesi özverili ve yoğun bir çalışmanın ürünü olarak çok güzel 
bir etkinlik gerçekleştirmişlerdir. En güzel yanı ise kuruluş 
aşamasında görev yapmış öğretmenlerin katılımı ve hazırlanan bir 
video çekimi ile geçmişin geleceğe belgesel tadında aktarılması idi. 
Şimdi, yıllar önce kapısından genç, ince birer fidan olarak 
girdiğimiz okulumuza meyve vermeye devam eden ama esnekliğini 
yitirmiş kalın gövdeli ağaçlar olarak ve uzaktan bakarak o günleri 
anmaya devam ediyoruz. Bizleri yıllar sonra hala daha biraraya 
getiren şey ise yüreklerimizin yaşlanmadan etkilenmemiş olması. 
Vefat etmiş öğretmen ve öğrenci arkadaşlarımıza rahmet, yaşayanlara 
sağlıklı keyifli bir yaşam diliyorum. 
Sağlıcakla kalınız. 
YAŞLANMIŞIM HABERİM OLMAMIŞ 
(...)Şimdi hız düşürme zamanı. 
Pedaldan kaldır ayağını. 
Göremezsin etrafını pencereden 
süratli gidersen. 
Olmayacak artık 
birçok anının tekrarı 
eskiden yaşadığın kentlerin caddelerinde 
dolaşamayacaksın son bir defa. 
Gideceğin yerlere son kez 
Ya da ilk ve son kez gidiyorsundur. 
Tam da bu nedenle; 
hayatı içine çek 
suyu kokla 
denizle yüzünü yıka 
rüzgarla kurula. 
Hamakta yat 
gökyüzüne bak 
sallandıkça; 
dalların arasından sıyrılan güneş 
gözlerini eşelesin 
yaşadığını hisset. 
Kalmasın görmediğin yer 
sabah farklı yerde uyan 
farklı yerde uyu akşam.(...)