Kültür topluma kimlik kazandırır. Kültürdeki aşınma kimlikteki 
aşınmaya neden olacaktır. Bu aşınmanın son noktası ise kimliksizleşmektir. 
Geçenlerde, Face de bir video izledim. Çiçek açmış bir yasemin 
ağacının önünde [ağaç diyorum çünkü normalden büyük ve bol çiçekli idi} 
beş altı kadın molehiya ayıklıyordu. Ay, yıldızlarla birlikte çok uzun 
yıllardır bu sahneyi izliyordu. Mekanlar değişiyor, insanlar değişiyor, 
ekolojik denge, iklim değişiyor ama yasemin kokularının sarmaladığı 
gecelerde molehiya ayıklama işi hala devam ediyordu. İşte bu bir kültürdü. 
Kadınlar, dedikodu ile süslenmiş sohbetlerini yaparken, aralara kattıkları 
kahkahaları ile zaman zaman aya ve yıldızlara seslerinin ulaşmasını 
sağlıyorlardı. Her ne kadar yaşantıları bazen kötü zamanlara denk gelse de, 
ruhsal çöküntü evresinde olsalar da bu kahkahalar hayata sarılarak ayakta 
kalabilmeleri için elzemdi. 
Kültürü sadece bilgi birikimi olarak düşünürsek´ bir sebzenin 
ayıklanıp saklanmasını kültür olarak değerlendirmek çok basit gelebilir. 
Fakat bu örnekte olay bunun ötesindedir. Yardımlaşma, sosyalleşme, sohbet 
mevcuttur. Kültür zamanın süzgecinden geçerek insan etkileşimleri sonucu 
bizden önceki nesillerin bize bıraktıkları, bizden de sonraki nesillere 
bırakılacak olan davranış şekilleri, yaşam tarzı, bilgi birikimi ve 
hayatımız içerisinde yerlemiş alışkanlıklarımızın tümünü kapsamaktadır. 
Kültür kavramı çok geniş bir yelpazeyi içermaktedir. İnsana bakış 
açımız, hukuk anlayışımız, çevre bilincimiz, geleneklerimiz, sanatsal 
üretimlerimiz, kullandığımız dilimiz, lehçemiz uzun zaman dilimlerine 
yayılarak süreç içerisnde şekillenmiştir. 
'En geniş tanımıyla kültür, bir toplumu ya da toplumsal bir grubu 
tanımlayan belirgin maddi, manevi, zihinsel ve duygusal özelliklerin 
birleşiminden oluşan bir bütün ve sadece bilim ve edebiyatı değil, aynı 
zamanda yaşam biçimlerini, insanın temel haklarını, değer yargılarını, 
geleneklerini ve inançlarını da kapsayan bir olgudur.' (UNESCO, 1982). 
Maddi ve manevi olarak yaratılan ve devamlılığı olan herşey 
kültür olarak düşünülebilir. Kendi ülkemiz için bir miktar örnek verebiliriz. 
Yazları yapılan panayırlar. Düğünler, düğünlerde para takmak. Zeytin yaprağı 
ile tütünmek. Altı aylıkta bebeklere kına yakmak. Yaya geçidinde durmak. 
Bayramlarda aile büyüklerini gezmek. Sorunları yumruklarımızdan yardım almadan 
çözmek! Yemek kültürümüz macunlar, çeşitli otlardan turşular. Çocuklarına 
maddi manevi ömür boyu destek olmak. Geniş bir insan kesiminin avcılığa 
olan ilgisi. Ve daha pek çok örnek verilebilir. 
Diger bir konu, geçmişte kültür denebilecek bazı davranışlar 
o anlar için normal sayılabileceken şu an tuhaf karşılanabiliyor. 
Bugünün bazıları ise yarın tuhaf karşılanabileceği gibi. Bunlara da birkaç 
örnek verebiliriz. Geçmişte, ısınma ve yer problemi nedeni ile büyükbaş 
hayvanlarla aynı ortamda yaşamak. Evleneceği insanın yüzünü gürmeden söz 
kesilmesi. Ölünün üzerine makas, bıçak konulması. Tuvaletlerin evin dışına 
yapılması. Geceleri ıslık çalmanın şeytanı çağırması. Bu örnekleri 
çoğaltmak mümkün. 
Bir ülkenin farklı bölgelerinde farklı kültürel davranışlar 
dahi görülebilir. Kentlerle kırsal arasında, turizmin yoğun olduğu ve 
dışardan gelen insanlarla etkileşim olan yerlerle, dışa kapalı yerlerde, 
eğitim düzeyi, ekonomik durumu düşük veya yüksek bölgelerde ve bunun 
benzeri nedenlerle bölgeler arasında farklılık gözlenebilir. 
Fakat herşey gibi kültür de değişiklik ve dönüşüme uğrayabilir. 
Bunun çeşitli nedenlerle gerçekleşmesi mümkündür. Bunlar, dünyanın 
küreselleşmesi neticesinde tüm uluslarla etkileşim içerisine girmek. 
Ülkeye dışardan gelen yabancı ve farklı nüfus popülasyonlarının çoğalması. 
Yönetici erk'in veya farklı devletlerin toplumu istediği şekilde tasarlamak 
amacıyla yönlendirme yapması. Eğitim düzeyindeki yükselme veya düşme. 
Ekonomik koşulların iyileşmesi veya kötüleşmesi. Ve çeşitli başka nedenlerle 
halkların kültürel yapısında değişiklik olabilir. Bu değişiklikler olumlu 
veya olumsuz yönde olabilir. İleriye veya geriye doğru olabilir. Yerleşmiş 
kültürümüzü bozacak, yozlaştıracak dıştan gelen olumsuz davranışların 
alışkanlık haline gelerek, sürekliliği sağlanarak kültür tanımı içerisine 
girmesi olasılığına karşı direniş gösterilerek kendi kültürümüzü korumamız gerekmektedir. 
Dünyanın geldiği nokta da kapalı toplum olarak yaşamak mümkün 
olamayacağına göre etkileşimlerin olumlu olanlarını kabullenip 
içselleştirmemiz yararlı olacaktır. Ancak kendi geçmişimizden gelerek 
halen yaşamakta olan müsbet kültürümüzü de koruyup devam ettirmek 
görevimiz olmalıdır. 
Kültür ve kültürlü olmak birbiri ile örtüşen kavramlar değildir. 
Kültür topluma ait bir olgudur. Kültürlü olmak ise bireyle ilgilidir. 
Bireyin bilgi birikimi ile ilgilidir. Kültürlü bireyler çoğunluk oldukca 
tolum da kültürlü bir toplum sıffatını alacaktır. 
O zaman haftaya kültürlü olmayı inceleyelim. 
Sağlıcakla kalınız. 
İki şiirimden kısa iki bölüm 
(...)Başaklar sararmış 
ağustos böcekleri sarmıştır dört bir yanı 
yaz yaza benziyor şimdi. 
Sandalyeler yine kapı önlerinde 
molehiya ayıklıyor kadınlar. 
Ve güzelim yasemin kokuları.(...) 
(...)Adam, 
taşıyordu beni her gece 
göğüs kafesinin üzerinde. 
Kokum vurdukça burnuna 
çekiyordu içine derin bir nefes.(...)