'Ham adam, önünde olup bitenlere bakmakla yetinir,
kültürlü adam hissetmek ister, düşünceye dalmaksa yalnız çok
iyi yetişmiş adama zevk verir.' Goethe
Son iki köşe yazımın konusu, Kültür üzerine ve Kültürlü
insan olmak üzerine idi. Bu hafta ise Kültürlü olup olmadığımızı
sorgulayalım.
Kültürel gelişmenin en hayati dönüm noktalarından biri
matbaanın bulunmasıdır. 1450 yılında Almanya'da Gutenberg'in
geliştirdiği bu içat insanlık tarihinin yönünü değiştirmiştir.
Bu tarihten sonra bilginin yaygınlaşması ile okur yazarlık
artmış ve rönesansın Avrupa'da yayılmasını ve gelişmesini
sağlamış ve reform hareketlerinin artması neticesini doğurmuştur.
Belki de; iletişim araçlarının bugün geldiği noktanın
anası da matbaadır diyebiliriz. Yaklaşık beş yüz elli yıl
öncesinden başlayarak bugünün tahayyül edilemez boyutlarına
gelen iletişim araçlarındaki gelişme okur yazarlık bağlamında
Kıbrıslı Türklere ne kadar katkıda bulunmuştur. Kıbrıslı
Türklerin bağnazlıktan uzak ilerici yapısı ve zorunluluğun
eğitime katkısı! ile okuma, yazma oranının artmasını sağladığı
yadsınamaz. Üniversite mezunu sayımızın da nüfusa oranının
ortalamaların üzerinde olduğu bilinmektedir. Göreceli bir konu
olduğunu ve cevabın bakış açısına göre değişeceğini bilmeme
rağmen kafamdaki soru bunun ötesini merak ediyor. Bilgi birikimi
açısından kültürlü insan oranımızın nüfusa oranı nedir?
Okur yazarız da okur yazar mıyız? Kitap okuma oranımız
dünya ortalamalarının neresindedir? Bu soruları kendimi de
bu sorulara muhatap alarak soruyorum. Akademik eğitim oranı
yüksek olabilir ancak diploma sahibi olduktan sonraki okur
yazarlığımız ne düzeydedir? Bir yılda kaç roman, şiir, deneme,
bilimsel veya felsefe kitaplarından okuyoruz. Kaç makale,
araştırma, inceleme yazısı okuyoruz? Senede kaç tiyatro, konser
veya diğer etkinliklere gidiyoruz? Ülkemiz ve dünyadaki
gelişmeleri takip ediyor muyuz?
Hoşumuza gitmese de birilerinin bunları seslendirmesi
gerekiyor. Öğretmenler bana darılmasın ama yıllardır eline kitap
almamış çok öğretmen olduğunu biliyorum. Neden öğretmen örneğini
verdim? Çünkü öğretmenler eğitim alanında toplumun önderleridir.
Örnek alınan kişileridir. Ve geleceğin nesillerini
yetiştirmektedirler. Acaba insanların hepsi bilgi donanımlı da
bir ben mi kendimi yetersiz görüyorum? Kaç kişi şapkasını önüne
koyup kendisi ile yüzleşiyor. Bilgi toplumu olmak ve bilgiye
hızlı ve kolay ulaşıp okumaktan vazgeçmek öğrenmeyi ve
öğrendiklerimizi özümsemeyi engellemiyor mu?
Bunları sorguladıktan sonra bir de yılların süzgecinden
geçip bugüne ulaşmış toplum kültürüne uygun davranıyor muyuz
yoksa değişip yeni normallere adapte mi oluyoruz sorusu akla
geliyor. Toplumun olumlu kültürel hareketleri olarak kabul
ettiğimiz davranış şekilleri değişiyorsa ve erezyona uğruyorsa
bu toplumda bozulma ve yozlaşma anlamı taşımaktadır. Bunlar
davranış şekillerimize dönüşünce de kültürsüz insanlar sıffatını
alırız.
Bazı örneklemeler yaparak bu olumsuz değişimler
gerçekleşiyor mu sorularına zihnimizde bir kıyaslama yaparak
eski ve yeni pozisyonumuza not verebiliriz.
* Bireylerin doğal çevreye karşı duyarlılık göstermesi,
çevre sorunlarının farkında olması, çevre temizliği, doğal
alanlarda tahribat, eski eserlerin korunması gibi çevre bilinci
ile ilgili aldığımız puan.
* İhtiyacı olanlara ve yaşlılara gösterdiğimiz ilgi ve
destek davranışları çoğaldı mı azaldı mı?
* Gerek trafikte, gerekse kalabalıklar içerisinde veya
sosyal aktivite veya zorunlu yardımlaşma ihtiyacı olması halinde
karşımızdakine saygı da azalma veya artma var mı?
* Geçmişten günümüze gelen folklorik yapılı kültürel
davranışlarımız. Sözlü gelenekler; masallar, bilmeceler, maniler,
şarkılar. Maddi Kültür; geleneksel kıyafetler, el sanatları.
Sosyal Gelenekler; düğünler, cenazeler, bayramlar.
Halk Sanatları; halk müziği, halk dansları. V.B. Bunlarda erozyon
veya yok oluş var mı? Notumuz düşüyor mu yükseliyor mu?
* Bayramlarda yapılan aile büyüklerini ziyaret edip
ellerini öpüp onları mutlu etmek alışkanlığımız ne durumda?
* Höşgörülü, kibar, 'karıncayı incitmeyen' Kıbrıs Türkü
değişti mi değişmedi mi? Daha agresif, saldırgan, saygısız oldu mu?
Bunlar gibi örnekleri çoğaltarak kendimizle yüzleşebiliriz.
Gerek bilgi birikimi gerekse tarihin süzgecinden geçip oluşmuş
geleneksel toplumsal kültürümüzün olumlu bir ivme içerisinde
olduğunu söylemek bence mümkün değil.
Son olarak genel kabul görmüş kültürsüz insan niteliklerini
şöyle bir özetleyelim.
Kültürsüz insan; kitap okumaz, her şeyi bilir,
her şekle girer, her duyduklarına inanır, güce tapar, körü körüne
inanır, sorgulamaz, inandıklarını başkalarına kabul ettirmek ister,
dünyanın merkezidir, değişime kapalıdır, lidere ihtiyaç duyar,
görgüsüzdür, empati yapamaz, öğrenmeye kapalıdır, dar görüşlüdür,
kaba ve saygısızdır. Daha yazılabilir ama sanırım bu kadar karanlık
yeter.
Yukarıda derlediğim bilgiler ışığında Kıbrıs Türkünün kültür
seviyesi ile ilgili bir tümevarım yapacak olursak şunu söyleyebilirim.
Oyun kağıtlarındaki karo şeklini düşünecek olur isek; en alttaki dar
alanda kültürsüz kişiler. Genişleyen orta kesimde eğitimli ama durağan
kültürlü insanlar. En üstteki daralan kısımda ise eğitimli dinamik ve
etkin kültürlü insanlar.
Zihninizde canlandırdığınız resimde her bölüm üstten aşağıya
doğru genişleyerek büyürse hayat kalitemiz artacak, dünya
güzelleşecektir.
Sağlıcakla kalınız.
* çöpleri yere atma *