Yaseminin Gözyaşları yayınladığım ikinci kitabımın adıdır.
Fazla örneği olmayan değişik bir anlayış ile düzenlenmiştir.
Farklı disiplinleri içinde barındıran bir kitap yaratmayı tasarladım
ve gerçekleştirdim. Yazın literatüründe kaç tane benzer örneği vardır
bilemiyorum. İçerisinde on sekiz şiir, iki düzyazı, bir öykü vardır.
Neden kitabıma böyle bir yol çizdim. Beni buna yönlendiren
nedenler neydi. İlk kitabımı basıma hazırlarken edindiğim izlenim
'şiir kitabı yayınlayacaksan gelir elde etmeyi bekleme, şiir kitapları
satmaz'. Benim kazanç beklentim yoktu. Ama ne kadar çok satarsa bu
da beni motive eder daha çok insana ulaştığı için de mutlu olurdum.
Doğal olarak ilk kitabımın satışı beklentimin altında kaldı. Ben de,
normali tecrübe etmiş olmuştum.
Hep şunu merak etmişimdir; adanın kuzeyinde yılda kaç kitap
basılmaktadır. Bunların edebi türleri ve satış grafikleri nedir.
Ancak bunlara cevap verebilecek bir makam olduğunu da sanmıyorum.
Her konuda olduğu gibi bu da kendi başına akıp gidiyor. Bilgi yok,
yönlendirme yok, fikir üretmek yok, eleştiri yok. Herkes bireysel
olarak kendi olanakları çerçevesinde bir gayret içerisinde.
Ben kendi parmağımı kendi gözüme sokmaktan imtina etmem
(Kaçınmam). (Alın size bir eleştiri konusu arapça kullanmak,
ama bazen de yakışıyor).
Birinci kitabımla ikinci kitabım arasında (çok) düşündüm,
araştırdım, yeni şeyler öğrenmeye çalıştım. Şiiri, öyküyü, denemeyi
tekrar çözümlemeye çalıştım. Dil bilgisi ahhh! lisedeyken hafif tepeden
baktığımız dil bilgisi meğer ne kadar da önemliymiş. Ne kadar ince
detayı varmış. Şimdi etrafımızda eleştiri piranaları kol gezerken
hata yapmak lüksünüz yoktur, sonra sıfırla çarpılırsınız. Ona da
çalışmak lazım.
Yazdığım öykü yaklaşık otuz beş sayfa. Anlatılan olay örgüsünün
zaman dilimi yirmi yıl kadar. Anı, tarih, biyografi kokuyor. Yani
öykü tanımı ile birebir örtüşmüyor.
Deneme adını verdiğimiz yazılar ise deneme tanımı ile
örtüşmüyor. Düzyazı mı, fikir yazısı mı demek doğru olurdu? Bir
tanesi; öykü ile harmanlanmış, çocukların neden dünyaya getirildikleri
konusunda fikir egzersizi yapıyorum. Diğeri ise şiirin insanlar arasında
hak ettiği desteği bulamamasına tepki olarak oluşmuş şiiri irdeleyen ve
savunmaya çalışan bir yazı.
Aynı şekilde şiirlerim de standart kalıplara girememiş. Herhangi
bir 'akım' ile ilişkilendirilebilinir mi (On bir hecelik bir kelime.
Hiç yakışmamış.) onu da bilmiyorum. Gereğinden uzun, öykü gibi şiirler.
Bunları niye yazdım? Hayatın içinde kurallar, kaideler, şartlar,
yasaklar olabilir. Lakin sanat alanında kuralların çok geniş bir
çerçevesi olması gerektiğini, sınır az, özgürlük çok olursa sanatta
gelişme olacağını düşünüyorum. Sanat, özgür ortamda kendisini besleyip
gelişebilir. Yenilenebilir, kendisini değiştirebilir, geliştirebilir.
Bundan dolayı egemen gücün sınırlamaları dışında sanat camiasının
kendi teknikleri ile tarzları ile akımları ile ekolleri ile eski tarz,
modern veya geleneksel tarz ile çok fazla didişip zaman kaybedilmesin.
İnsan bu detayları kafasına takmadan içerisindekini özgürce dışa
vurabilmelidir. Kalıcı olanlar kendisini suyun yüzeyine çıkararak
ırmağın üzerinde akarak geleceğe taşınacaktır.
Daha güzele ulaşmak için eleştiri olmazsa olmazdır. Biz de, o da
yok. Keşke, üretenlere değer verip yapıcı bir eleştiri mekanizması oluşturulabilse. Ama ufak detaylarda boğulmadan, fazlası ile didikleyip durmadan.
Eğitim mutlaka çok önemli. Zaman zaman İşletme okuyacağıma Türk Dili ve Edebiyatı mı okusaydım sorusu aklıma düşüyor. O zaman da arkasından, şimdi farklı bir konum da olur muydum sorusu geliyor.
Aşağıda bir şiirimi paylaşıyorum. Şiirin teorisi ile ilgilenmeden kurallara, tekniklere takılmadan, gerilmeden kendiliğinden beyinden kalemin ucuna akmış, öylesine oluşmuş bir şiir.
Sağlıcakla kalınız.
Devamı var.
KESMEK FİİLİ İLE İLGİLİ EGZERSİZ
VE GEÇMİŞE YOLCULUK
Beyaz ve aydınlıktı yaz geceleri.
Ve daha fazlaydı yıldızlar şimdikinden.
Günler uzun ama detaysızdı.
Saçımın üç numara ile kesildiği
yolların Eoka tarafından kesildiği
gençlerin önünün kesildiği yıllardı.
Çok anlamı var kesmek fiilinin
sütten kesilmek
tenhada birilerince kesilmek
bir kıza kesilmek.
En lüks iletişim aracı radyo idi
Türkiye de ki maçları
plak yarışını,
Cem Karaca Neşe Karaböcek’i dinler
haftada bir gün Türk filmi izlerdik.
Geceleri ise yıldızları izler
yıldızlardaki hayatları düşlerdik.
Beyaz ve aydınlıktı yaz geceleri.
Babam ilkokulda başöğretmen
maaşı otuz Kıbrıs Lirası
çocuk sayısı altı
oda sayısı ikiydi
radyo en lüks teknolojiydi ama
, yıldızlar daha fazlaydı şimdikinden.
Maaşların kesildiği
irtibatın kesildiği
korkudan çocukların buza kestiği
yıllardı.
Çok anlamı var kesilmek fiilinin.
Sohbeti kesmek
çizgisel iki doğruyu başka bir çizginin kesmesi
tüccara vereceği paradan kesmek.
O zamanlarda vardı
tepeden tırnağa çiçeğe kesmek.
Ve düşünenlerin sesini kesmek
ancak yüksek kazançlar
tanımlanmıyordu para kesmekle.
Çok anlamı var kesmek fiilinin.
Yalan söyleyenlere bizi kesme derlerdi
kesilecek telefon da yoktu o zaman
önü kesilmesi gereken fikirler vardı.
Beyaz ve aydınlıktı yaz geceleri.
Ben büyüdükçe bilseydim azalacağını
gökteki yıldızların
keserek büyükçe büyükçe parçalar
saklardım onları geleceğe.
Bu şiiri ise karar verdim burada kesmeye
kestim.
01.06.2020