ÖĞRETMENLER GÜNÜ

Geçmişteki, bugünkü ve gelecekteki öğretmenlerin ellerinden, gözlerinden öperim. Nerede eski öğretmenler diye başlayan cümleler kurulmasını sevmem. Bizim zamanımızda öğrenciler şöyleydi, böyleydi diye kıyaslamayı da çok onaylamam ancak bunu yapmaktan da kurtulamıyorum. Bu nedenle yazıya başlarken bu düşüncemi uygulayarak yazıyı bitirmemin mümkün olmayacağını hissediyorum.

Geçmişteki, bugünkü ve gelecekteki öğretmenlerin ellerinden, gözlerinden öperim.
Nerede eski öğretmenler diye başlayan cümleler kurulmasını sevmem. Bizim zamanımızda öğrenciler şöyleydi, böyleydi diye kıyaslamayı da çok onaylamam ancak bunu yapmaktan da kurtulamıyorum. Bu nedenle yazıya başlarken bu düşüncemi uygulayarak yazıyı bitirmemin mümkün olmayacağını hissediyorum.

Her dönem kendi dinamikleri ile birlikte değerlendirilir ve yorumlanır. Toplum hareketli ve değişken bir yapıya sahiptir. İçinde bulunan sosyo ekonomik yapı, tarihsel pozisyon, eğitim şekli gibi ve başka etkenler bu yapıyı etkiler.

Örneğin benim babam Esat Faik Muhtaroğlu 1950’li yıllardan 1986’ya kadar Kıbrıs’ın birçok köyünde öğretmenlik yaptı. Toplumda özellikle kırsal kesimde eğitim düzeyi düşük olduğu için öğretmen, o yerleşim yerinde hem eğitimci, hem mücahit, hem anlaşmazlıklarda kadı, hem küsleri barıştıran arabulucu, hem danışman, hem de sırasında sağlıkçı idi. Öğretmenler, İngiliz sömürge idaresinde ve 50’lerden itibaren Eoka’nın kurulması ile Kıbrıs’ta Türk kimliğini yaşatmak ve sürdürmek için legal veya illegal çok önemli görevler üstlenmişlerdi. Onlar topluma liderlik eden kişilerdi. Türkiye’nin, Osmanlıdan Cumhuriyete geçiş sürecinde, Kıbrıs Türk halkının Atatürkçü, laik, çağdaş dönüşümüne çok önemli katkılarda bulunmuşlardır. Atatürk devrimlerinin Kıbrıs’ta ki uygulayıcıları olmuşlardır. Ancak içinde bulunulan koşullar kendilerini milliyetçi bir noktaya taşıdığı ve genellikle tek sesli bir ortam olduğu için de sıkıntı ve yanlışları seslendirebilme noktasında pasif kaldılar.

Kendi eğitim dönemimde, 80’li yılların öncesinde biz Lapta Yavuzlar Lisesinde öğrenci iken öğretmeler öğleden sonraları gelip bizlere üniversite sınavına hazırlık amacı ile ücretsiz ders veriyorlardı. Ve bir kısmı okula minibüslerle gelip gidiyordu. Onlar daha idealist kişilerdi.

Sonra, Türkiye de Özal’ın “Laissez – faire laissez – passer” “Bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler” prensipli liberal ekonomi anlayışı ile her şey değişmeye başladı. Özel okullar, özel dershaneler, özel dersler yaygınlaştı, normalleşti hayatımızın bir parçası oldu. Bu çarkın içerisine katılan öğretmenler için ise bu durum yeni normaldi. 84’ler de açılan kulvardan girerek, kapitalizmin tüm yasaları çalışmaya başlamıştı.

Kabullendiğimiz ve alıştığımız bu yeni yaşam tarzında göreve başlayıp, eğitim veren öğretmenlerimizin eğittiği çocuklar da bilgi birikimli ve gelecek için donanımlı, Atatürk’cü bireyler olarak yetiştirilmektedir. Ancak sınıfsal ayrışmaların artması ve kozmopolitleşme nedeni ile bir kısım öğrenci üç adım önde ilerlemektedir. Bu öğretmenler 50’li 60’lı yıllardakilerin niteliklerini taşımaz. Onlar da yeni nesil öğretmenlerin niteliklerini taşımıyordu.

Günümüzün öğretmenlerinin artısı; öğrenciye karşı daha demokratik, hoşgörülü, ve yakın davranarak iletişim kurabilmesidir. Onların düşünme, mantıksal akıl yürütme, araştırma yapma ve bilgiyi sentezleme gibi beceriler kazandıracak yöntemler de kullanmaktadırlar. Çevreye, diğer canlılara, toplumsal olaylara duyarlıdırlar. Sendikaların güçlü olmasının da etkisi ile toplumun geleceği ile ilgili konularda sessiz kalmayarak fikri doğrultusunda etkin olabiliyor. Bu konuda toplumun lokomotifidirler. Teknolojik ilerlemenin etkisi ile öğrencilerin eğitim şekli gelenekselden daha çağdaş bir yapıy dönüştürülebiliniyor.

Öğrencilere gelince..... Benim durduğum yer de, kuşaklar arası makas giderek açıldığı için onlar hakkında yorum yapmak istemiyorum. Çünkü onlara empati yapmaktan çok uzak bir nokta da bulunuyorum. Herhalde ben de bu konuda gelenekçi bir pozisyonda duruyorum.

**Öğretmen, bir zekayı tamamen hazır bilgilerle dolduran öğretici değil, öğrencilerin kendi kendilerine fikirlerini geliştirmeleri için onları teşvik eden bir insan olmalıdır. Atatürk.
**Öğretmen ihmal edildiğinde o ülke intihar ediyor demektir. John Steinbeck. **Bir çocuk, bir öğretmen, bir kitap ve bir kalem dünyayı değiştirebilir. Malala Yusufzay. **Bence, ne yapılsa da iki insanın hakkı ödenmez. Bunlar öğretmen ve annedir. Wictor Hügo.


Not : 12 Eylül cuntasını, Türkiye’nin yaşadığı en zalim kabus olarak görmekteyim. Ancak gözlemlerim, aldıkları 24 kasım Öğretmenler Günü kararının öğretmenler, öğrenciler ve toplum tarafından kabul edilip geleneksel bir kutlama olarak kabullenildiği yönündedir. Bu nedenle artık bunu tartışmak bence gereksizdir. Öğretmenler günü hem yerel hem evrensel iki günde de kutlanabilir.

Sağlıkla kalınız.
Bu haber 13 defa okunmuştur

:

:

:

: