Ben mi; yoksa benim dışımdaki herkes mi değerli? Karar verin! Karar vermede acele edin. Çünkü, cevaba ne kadar erken ulaşırsanız; o kadar erken mutlu olmayı öğrenirsiniz. Bu konuda bu kadar da netim. Yaşam, tüm gerçekliği ile sizin. Bu yaşamı başkalarının düşüncelerine bırakmayın. Bir kez geldiğiniz dünyanıza ve de kendi varlığınıza sahip çıkın. Değerli kavramı, çoğumuzun aklına zaman zaman düşer. Çünkü, arada kendi kendimize yol açtığımız değersizlikleri yaşadığımızda, bu kavram gündemimize oturur. Peki, ne oluyor da sonra rutin yaşamımıza devam ediyor ve bu kavram üzerine yaşamımızda nelerin oluştuğunu göremiyoruz? Çocukluğumda izlemeyi çok sevdiğim çizgi filmlerin başında ‘Değerli’ de yer almaktaydı. Değerli’nin kıs kıs gülmesi, beni de güldürürdü. Bu gülmenin ardında başarı vardı. Başarmak, kendin olduğun için mutlu olmak vardı. Sadece, kendin için ne yapılabiliyorsa; başkasını düşünmeden onu yapmak vardı. Bu çizgi film, adı gibi, benim için değerliydi. Fakat, değerli olmak, öyle hissetmek, o dönemler bencillik gibi geliyordu bana. Tam da anlamını kavrayamıyordum. O dönemimde, bunun ne demek olduğunu, kendini değerli bulmanın insanın yaşamını kurtarabileceğini biliyor olsaydım; şu an değil de önceki dönemlerim bu kıs kıs gülmelere şahit olacaktı. Efsane ‘Değerli’çizgi filmi ile ilgili kısacık bilgi vermek istiyorum.
‘Değerli’ (Precious Pupp)
‘Değerli’ çizgi film konusu; 80'lerde yayınlanan, yaşlı bir teyze ve onun dışarıdan miskin ama aslında kurnaz köpeği Değerli (Precious Pupp)'nin, sahibinden gizli mahalledeki diğer hayvanlarla olan komik maceralarını anlatır. Unutulmaz 'kıh kıh kıh' gülüşü ile hafızalara kazınmıştır. 1960'larda Hanna-Barbera tarafından yapılmış ve Türkiye'de 80'lerde popüler olmuştur. Değerli, genellikle mahalle buldoğu gibi düşmanlarına ve bazen fark etmeyen sahibine karşı kurnazlıklar yapar, sessizce havlayarak korkutur.
Felsefede Değer Kavramı
Felsefede değer, kişilerin arzu ettiği, önem verdiği, ihtiyaç duyduğu ve davranışlarını yönlendiren soyut ölçütlerdir (iyilik, güzellik, adalet vb.). Öznel (kişiye göre değişen) ve nesnel ('kendinde değer') olmak üzere iki temel yaklaşımla ele alınır; ayrıca estetik, etik, mantık ve ekonomi gibi farklı alanlarda incelenir. Bu tanımdan da yola çıkarak sadece, kendine değer ver. Bir başkası, senden sonra gelsin. Olmaz mı?
“Yaramadım Ah Denizleri”
Afra ve Sefo’nun söylediği anlamlı ‘Yaramadım Ah Denizleri’ adlı şarkının çıkış tarihi, 2025. Albümün adı, ‘Aşiyan’. Bu şarkı, kimseyi değiştiremeyeceğimize dair sadece bir örnek. Şarkıların sözleri de yaşanmışlıkları anlatmıyor mu? Müziğiyle o kadar derinden etkiliyor ki insanı, sanki söz yazarı ve bestecisi Afra’nın o an yanındaymışız gibi hissettiriyor. Bu duygulu şarkının aranjörü, Mustafa Ceceli. Gerçekten muhteşem. Sözlerini okuduğunuz zaman, merak edip de yüksek sesle açıp dinleyeceğiniz bir şarkı.
Yaramadım Ah Denizleri
“Harabemi saklar, kaftanım ipek
Benzim soluk, metruk aşiyan yanar, yanar içimde
Ben bir demir yumruk, eldivenim kadifeden
Ben de pek kibardım henüz acıyı öğrenmeden
Beni eskiten, çok eskiden
Yaramadım, ah, denizleri
Yapamadım; ama çok istedim.
Değiştiremedim seni, ah (ya, seni)
Artık, beni yakar onun elleri
Şimdi, uzaklarda mutluluğunu izlerim.
Bir daha sevemem seni, ah (wow-wow, ya)
Yaramadım, ah, denizleri
Yapamadım; ama çok istеdim.
Değiştiremedim sеni (wow, ya)
Artık, beni yakar onun elleri
Şimdi, uzaklarda mutluluğunu izlerim.
Bir daha sevemem seni, oh
Yanımda sen, yarın da sen, vah
Ne var ki bir kez, 'Gül' desem sana
Ve sen de gülümsesen, sözünden dönmesen
Rüyamı bölmesen, hırsından ölmesen, ya
Ben de kafamı denklesem, ya, sen'le ölümü beklesem
(Kay-kay-kay) kaybolup gitsem ya buradan, hiç bilinmesem
Olmuyorsa; yollarında hiç sürünmesem
Bir kere, 'Git' desen, oh
Yaramadım, ah, denizleri
Yapamadım; ama çok istedim.
Değiştiremedim seni, ah
Artık, beni yakar onun elleri
Şimdi, uzaklarda mutluluğunu izlerim
Bir daha sevemem seni, oh”
Bir Daha Sevemem Seni
Birini bir daha sevememek, ne demek? Bir dönemde üzerine titrediğin o kişiyi ayrıldıktan sonra mutlu görünce bir daha onu sevemem demek, biraz bencillik değil midir? Yine sevebilirsin, onun mutluluğundan sen de mutlu olabilirsin. Neden olmasın ki? Kimse kimseye ait değil. Bir dönem can ciğer olan kişiler, başka bir dönemde uzaklaşabiliyor. Böyle olduğu zaman, düşman mı kesilmek gerekir? Dostluğu, arkadaşlığı; öncelikle insanlığı unutmak mı gerekir? Bırakın ayrıldığınız sevgiliniz, mutlu olsun. Yıllarca dost olduğunuz insanlar, başkalarıyla da dost olsun, arkadaş olsun. Yaşam değişir, çevremiz değişir, biz değişiriz; sevgi değişir.
Değiştirmek İstediklerimiz
Hümanistik psikolojinin kurucularından ve Kişi Merkezli Terapi'nin (danışan merkezli terapi) öncüsü ve Amerikalı bir psikolog olan Carl Rogers: “En büyük paradokslardan biri de kendimi ancak olduğum gibi kabul ettiğimde değişebildiğimdir.” Demiştir. Kendimizi olduğumuz gibi kabul edebiliyorsak; karşımızdakileri de öyle kabul etmeliyiz. Değişecek bir şeyler varsa; o da bizdedir. Çünkü, yaşamımızda karşımıza kim gelirse, aslında bizim o duygularla baş edip o rahatsız olduğumuz o duygulardan kurtulmamız gerektiği içindir. Anlayalım ki kendimize değer vermeye başlamışsak, değişiyoruzdur. Bu durum, güzel bir gelişmedir. Orda durun, düşünün ve yolunuza devam edin! Nereye kadar mı? Nereye gidebiliyorsanız, oraya kadar. “Değişime, kendimi değerli görmeye, devam.”