KIBRIS’TA SORUN MÜZAKERE EKSİKLİĞİ DEĞİL ZİHNİYETTİR!

Başbakan Ünal Üstel, Kıbrıs sorununda gelinen noktaya ilişkin, “Sorun, müzakere eksikliği değil; niyet eksikliğidir. Sorun, diyalog eksikliği değil; eşitliği reddeden bir zihniyettir” dedi.

Başbakan Ünal Üstel, Kıbrıs sorununda gelinen noktaya ilişkin, “Sorun, müzakere eksikliği değil; niyet eksikliğidir. Sorun, diyalog eksikliği değil; eşitliği reddeden bir zihniyettir” dedi.

Başbakan Ünal Üstel, Kıbrıs Türk halkının tarihî varoluş mücadelesine işaret ederek, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin egemenliği ve özden gelen haklara sahip çıkmaya devam edeceklerini vurguladı.

Başbakan Ünal Üstel’in Kıbrıs konusunda yaptığı açıklama şöyle:
‘‘Kıbrıs meselesi bir günde doğmadı. Bir masada başlamadı. Kıbrıs Türk halkının varoluş mücadelesi ve devletleşme süreci, tarihe altın harflerle geçmeyi hak eden bir mücadeledir. Kıbrıs’ta Türklerin devletleşme süreci; Genel Komite’den Geçici Türk Yönetimi’ne, ardından Türk Yönetimi’ne; Otonom Türk Yönetimi’nden Kıbrıs Türk Federe Devleti’ne ve nihayetinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne uzanan uzun, zorlu ve ağır bedeller ödenmiş bir tarihsel yürüyüştür.
1963 yılında Kıbrıs Türk halkına yaşatılan acıların ardından fiilen dağılan Kıbrıs Cumhuriyeti sonrasında, 1968 yılında Beyrut’ta başlayan ve daha sonra Kıbrıs’ta devam eden görüşmeler, iki taraf arasındaki zihniyet farkını daha ilk günden açıkça ortaya koymuştur.
Türk tarafı eşitlik, onur ve güvenliğe dayalı bir ortaklık arayışındayken; Rum tarafı Kıbrıs Türklerini hiçbir zaman eşit bir halk olarak görmemiştir.
Onların anlayışına göre Kıbrıs Türkleri bir ‘azınlık’tı ve azınlıklara eşit hak verilemezdi.
Bu zihniyet hiç değişmedi.
15 Temmuz 1974’te Yunan cunta yönetimi ve EOKA mensupları tarafından Makarios’a karşı gerçekleştirilen darbe ile başlatılan adanın Yunanistan’a ilhak süreci, yüzyıllardır zihnin arka planında var olan gerçek niyeti açık biçimde gözler önüne sermiştir.
Bugün bazı çevreler Türkiye’yi ‘işgalci’ olarak göstermeye çalışsa da tarihsel gerçekler örtülemeyecek kadar açıktır.
Nitekim Makarios dahi, 21 Temmuz 1974’te Birleşmiş Milletler’de yaptığı konuşmada darbenin ve işgalin kaynağının Yunanistan olduğunu açıkça ifade etmiştir.
Barış Harekatı’ndan sonra görüşmeler yeniden başlamış; olası bir federasyon çözümüne iyi niyetle yaklaşılarak 1975 yılında Kıbrıs Türk Federe Devleti ilan edilmiştir.
Ancak Rum tarafı bu aşamada da uzlaşmayı değil, dayatmayı tercih etmiştir. Onlara göre Kıbrıs Cumhuriyeti Rum devletine dönüşmüştür ve Türkler bu yapının içine ‘yama’ edilmelidir.
Türk tarafı, görüşme masalarında Rum tarafının dayatmalarına mahkum olmamak; kendi varlığını, egemenliğini ve özgürlüğünü korumak amacıyla self determinasyon hakkını kullanmış ve 15 Kasım 1983’te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ilan etmiştir.
KKTC, Kıbrıs Türk halkının mücadelesinin yalnızca bir sembolü değil; aynı zamanda onun teminatıdır.
Bugün gelinen noktada gerçek açıktır:
Sorun, müzakere eksikliği değil; niyet eksikliğidir.
Sorun, diyalog eksikliği değil; eşitliği reddeden bir zihniyettir.
Kıbrıs Türk halkı, geçmişte olduğu gibi bugün de varlığını, iradesini ve devletini koruma kararlılığındadır...’’
Bu haber 6 defa okunmuştur

:

:

:

:

DİĞER HABERLER