GEÇTİĞİMİZ günlerde, Londra’da, temsilcilikte ilginç bir toplantıya tanıklık ettim.
Toplantının adresi, KKTC Londra Temsilciliği,
Ev sahipleri Londra Temsilcisi Dilek Yavuz Yanık ve Konsolos Cem Topçu .
Konu; geçtiğimiz gün Sayın Cumhurbaşkanınca imzalanıp, Resmi Gazete yayınlanan “Askerlik Yasası” idi.
Konu askerlik olunca, daha çok erkekler ilgilenir sanarak, Temsilciliğe girdim.
Bir de ne göreyim. Salonun yarısı, hanımlarla dolu. Çoğu eş, anne. Hele bir de mini mini bir kız çocuğu vardı ki, ilerinin anne adayı. Coşkusu, sevimliliği ile herkesin ilgi odağı oldu.
Askerlik yasası, hepimizi bir şekilde ilgilendiren ciddi bir konu.
Konunun temsilcilikte ele alınması, Konsey’in ricasıyla gerçekleşmiş.
Toplantı bize bildirildiğinde, henüz yasa Cumhurbaşkanınca onaylanmamıştı.
Konunun görüşülüp, KKTC yetkililerine mesaj verileceği bildirilmişti.
İmza atıldıktan, yasa resmi gazetede yayınlanıp, yürürlüğe girdikten sonra, toplantı iptal edilmedi. Üç saat boyunca zaman zaman sinirlerin gerildiği, karşılıklı tartışmaların yaşandığı, seslerin yükseldiği hararetli konuşmaları dinledik.
Aylar, yıllar önce söylenmesi gerekenleri duyduk.
Askerlik çağı gelip de, ekonomik nedenlerle adaya gelemeyenleri,
Anneannesi, dedesi, nenesi, babası can verip, sırf askerlik nedeniyle son görevlerine yetişemeyenlerin acıklı öykülerine kulak verdik.
Nasreddin Hoca örneği, konuşan, söz alan hemen hemen herkes haklı olduğu öyküleri dinledik.
Askerlik, erkeklerin yaptığı bir görevdi.
Ancak, yurt dışında bu işlerin takibini yapanların, eşini, oğlunu, kardeşini bu konuda uyaranların çoğu kadınlardı. Toplantıya katılan hanımların duyarlılığı, ilgisinin yoğunluğu, hiç kimsenin dikkatinden kaçmıyordu.
Bir anne vardı ki, iki küçük çocuğuyla adaya gidip, çocuklarını eşinin ailesine göstermek, minicik torunlarını onların kucaklarına vermek için can atıyordu. Eşi, oldukça karışık askerlik statüsüyle, mevcut hiçbir yasaya sığmıyor, girmiyordu. Bir anne, eş olarak ilgililere, artık acıyla sesleniyordu. ”Vatanımıza gitmek istiyoruz, ancak nasıl? Değil 90, değil 15, 1 gün bile gidemeyiz “
Yasada, “KKTC vatandaşından” maksadın, babası Kıbrıs doğumluların “otomatikman” vatandaş sayılması olduğunu , ben de dahil herkes o gün öğrendi.
Ancak, askerlik yasasına göre, anne veya babadan biri Kıbrıs doğumlu erkeklerin, askerlikten kaçma, kurtulma şansı yoktu.
Ben de bir asker kızıyım. Rahmetli babacığım, Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir mensubuydu. Gözlerimizi ordunun içinde açtık. Askeriyeyi, askerliği çok iyi bilirim.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için 49 yaş sınırındaki askerliğin, neden KKTC vatandaşları için eğer yurtlarına kesin dönerlerse yaş sınırından uzaklaştığını, 90 günün üzerinde kalırlarsa ya askere, ya hastaneye rapor almaya veya ücretini ödemeye mecbur bırakıldığının arkasındaki mantığı pek anlayamadım.
Benim gibi o gün birçok anne, eş de anlayamadı.
Beylerin hemen hemen hepsi askerliğini yapmış, yaşını başını almış kişilerdi. Kanunun direkt muhatap aldığı 4 gencimiz, o gecenin en anlamlı konuşmalarına damgayı vuruyordu.
“Ekonomik şartlar nedeniyle askerliğimi yapmaya Kıbrıs’a gidemiyorum.Biz ne yapacağız”
Hiç kimse askerden kaçmayı aklından geçirmiyor.
Diaspora’nın günün birinde özlediği, düşlediği, ne yapıp ne edip kendi vatanına, köyüne, memleketine dönmek.
İngiliz nene-dedelerin faydalanıp, tadını çıkardığı, kendi güneş, hava, denizinde, kalan son yıllarını geçirmek. Ancak, anlaşılan birçok yaşlı Kıbrıslı Türk, sırf bu askerlik yüzünden, son isteklerini, vatanlarına dönme hayallerini yerine getiremeyecek gibi.
Bu konuda mağdurların sayısı nedir?
Genç veya yaşlı. Elde bir bilgi yok.
Halkımız, özellikle erkekler bu konuya oldukça duyarsız.
Ne varsa, annelerde, eşlerde, hanımlarda.
O gece KKTC temsilciliğinin kapılarını vatandaşlarına açan,
Böyle bir toplantının ev sahipliğini yapan , devletin çıkardığı kanunun karşısındakileri ağırlayan kişi bir hanımdı.. KKTC’nin hala kalsın mı, gitsin mi karar veremediği temsilcisi Dilek Yavuz Yanık‘dı, bu cesur toplantının makamında yapılmasını kabul eden.
O da bir anne ve askerlik yaşına yaklaşan bir oğlu var.
Askerlik, bir vatan görevi. Er- geç kaçınılmaz, yapılacak bir görev.
Seçenekler, şartlar, kurallar yasada belirtilmiş.
Uyanı var, uymayanı var.
Herkesi memnun etmek mümkün değil.
Şu bir gerçek ki, bu konuda annelerin, eşlerin bilgilendirilmesi şart. Onlar, eşlerini, baba, kardeş, oğullarını en azından kayıt olmaları, kaçak duruma düşmemeleri için uyarır, gereken hatırlatmayı yapar.
Kanun yasalaşmış, yürürlüğe bile girmiş. Ancak kanunlar değişmez, değişemez diye bir şart yok.
Toplantıda avukatından gazetecisine, iş hanımından diplomatına, öğretmenine hanımlar seslerini duyurdular,
Eşlerinin, oğullarının, daha okula bile gitmeyen bebelerinin haklarını savundular.
Belki ilerde, bu sesler dalga dalga tüm Londra’ya yayılıp, okyanusları, dağları aşıp, KKTC’ye ulaşacak.
Bugün anneler günü.. Tüm annelerin, genci, yaşlısı hepsinin anneler günü candan kutlu olsun.
Evlatlarıyla, huzurlu, mutlu, sağlık dolu nice güzel günlere erişsinler.
Kıbrıs’taki hanımlar, İngiltere’deki hemcinslerinizin sesine kulak verin.
Bir elin nesi, iki elin sesi var...