Şiir ve yaşam… Bu ikisinin, nedense birbiriyle çok bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Yaşamın hepimiz için çok değerli olduğunu biliyorum ve buna yürekten inanıyorum. Hem de her anı, her saniyesi çok değerli…
Bazen bir şeyi anlamak için başka bir şeyle yan yana getirmenin, diğerini daha güzelleştireceğine inananlardanım galiba. Bence şiirsiz ya da sanatsız bir yaşam, bana yavan geliyor da ondan…
Şiir, hayatın bir parçası. Yaşadıklarınızdan yola çıkarak ürettiğiniz şey… Duygularınız, düşünceleriniz, hatta hayatın ta kendisi zaman zaman… Sevgi gibi, aşk gibi, şiir de yaşamınıza anlam katıyor, onunla hayat daha güzelleşiyor. Şiir yaşamın müziği…
Ne yazık ki, çocuk yaşlardan sanatın pek çok dalına yaptığımız haksızlığı, şiire de yapıyoruz. Çocuklarımızı onunla tanıştırmıyoruz. Tadını bilmedikleri şeyden de doğal olarak hoşlanmıyorlar. Her yeni kitabım çıkıp da okura ulaştığında, şiir sevenlerle sevmeyenler ikilemi karşıma dikilir. “ Keşke şiir kitabı olsaydı diyenler; keşke anılarınızdan oluşsaydı diyenler…” Doğal olarak yanıtım, gelecek sefere sıra onda, olur.
ŞİİR
İpekten olur şiirin ipliği/ kozalarda/ binbir emekte kelebek/ sözcüklerin altın kanadı/ uçurmalı yüreği derinden… (A. Tural)
Şiir hayatın güzel tarafıdır, inceliğidir, dantel dantel işlenen yanıdır. Aşktır, sevgidir, bir bakıştır. Özleyiştir, bir parça hüzündür. Bir damla gözyaşıdır, yanaklarınızdan sessizce süzülen… Bir elvedadır, bir yalvarıştır, bir çığlıktır duyulmayan… Yüreğinize ince ince dokunmaktır…Yaşama yeniden gülümsediğiniz anlarda UMUTtur… Daha ne olsun…
Şiirle kolkola yürürse yaşamak, işte o zaman daha bir anlamlanır, daha bir güzelleşir. Sanatların en üstünüdür YAŞAMA SANATI… Bu konuda, çağlar boyunca, her dilde binlerce kitap yazılmıştır; önerilerle, örneklerle dolu. Yine de en iyisi, henüz yazılmamış olandır. Her kitaptan elbette bir şeyler öğreniriz, ama aslolan bizim nasıl davrandığımız ve bizim hayata bakış açımızdır.
Bence yolculuğun başında kendini iyi tanımalıdır insan. Nasıl biridir mesela? Gücü nelere yeter? Yaşamdan beklentileri nelerdir? Ne kadar azimli ya da ne kadar zayıftır? Olaylar karşısında tavır alışları yeterince insancıl mıdır? Hoşgörüleri, öngörüleri nereye kadardır? Hatalarını kabul eder mi, yoksa suçu başkalarında mı arar?
Öfke kontrolünü elinde tutabilir mi? Öfke baldan tatlı da olsa öfkedir ve dizginlenmesi gerekir. Aslında öfke kusan insan, kendini suçlu gördüğü için, karşısındaki kişiye bağırıp çağırandır.
En kolay yoldur, karşımızdakini suçlamak. Faturayı başkalarına çıkarmak… İşin içinden kolayca sıyrılıvermek. Oh, be… Kurtuldunuz işte. Peki, kendinizle baş başa kaldığınızda sorun bakalım içinize, gerçekten siz haklı mısınız?
Yaşama sanatı, zor iştir aslında. Herkes, kendi doğrusuyla bir yerlere varmaya çalışır. Önemli olan kişisel ve toplumsal mutluluğa ulaşabilmektir. Kendimiz mutlu olurken başkalarının da mutluluğu için çaba göstermek… Ailemiz, çocuğumuz, arkadaşlarımız ve dostlarımız için … Düşününce işin içinden çıkılmazmış gibi geliyor.
Aslında hayat, seçimlerden ibarettir. Daha iyi bir yaşam geçirmek için, doğru seçimler yaparsak eğer, daha az sorun yaşarız. Özgürlüğü doğru kullanma/ azim/ kendimizi tanıma/ içgörü sahibi olma/ özgüven sahibi olma/ kendimizi ve düşüncelerimizi yenilemek- zenginleştirmek/ hayata açılan pencerelerimizin sık sık tozunu almak belki de…
Biz çevremizden çok kolay etkileniriz. Bunu yaparken örnek aldıklarımız büyük önem taşır. Model anne- baba ya da öğretmen bulamazsak, arkadaşlara yöneliriz. İşte o noktada hatalar yapabiliriz. Okunan kitaplar, çizilen hedefler, çevremizdeki insanlar bizi etkiler. İnançlı, pozitif, iyilikçi, alçakgönüllü, sevecen ve dürüst… Bu özellikleri kendimizde toplayabilirsek, yaşam yolculuğumuzda daha az tökezleriz.
Sıcacık merhabalarla, güzel sözlerle, onaylamalarla, yeri gelince özür dilemelerle ve de teşekkürlerle hayat güzelleşir, diye düşünenlerdenim ben…
UKÜ (ULUSLAR ARASI KIBRIS ÜNİVERSİTESİ) DE Şiire ve Yaşama Yolculuk
Geçen hafta (8 Aralık Perşembe) Kütüphane Kolu Etkinlikleri çerçevesinde UKÜ’deydim. Mum ışığında, gül yapraklarıyla, müzikle karşılandım. En önemlisi, ışıl ışıl gözler, pırıl pırıl sevgi dolu yüreklerle karşılandım.
Sevgili Rektörüm M. Ali Yükselen ve Kütüphane Müdürü Gülten Sala’nın konuğu olarak gittim. Onlara ve kitaplarımın tanıtımında emeklerini esirgemeyen Akile Hanıma, teşekkür ediyorum. Yukarıdaki anlatım, gençlerle paylaştığım sunumumdu. Söyleşi sonrası defterime yazdıklarını okumanızı çok isterdim. Şarkılarıyla etkinliğe renk katan gençlere, şiirleriyle beni onurlandıran öğrencilere, duygularını yürekten paylaşan Atıf’a, Volkan’a, Ertuğrul’a, Oğuzhan’a Mehmet Ali’ye, Fulden’e, Fatma’ya, Mehmet’e, Zeynep’e, Gülşan’a… daha nicelerine…. sonsuz teşekkürler… İyi ki varsınız gençler, iyi ki varsınız… Beni çok mutlu ettiniz…
BENİM ADIM ŞİİR
Ben varım ya ben
Öyle sessiz sedasız geliveririm
Usulca sokuluveririm
İnce ince dokunuşlarla
Yüreğinize dalıveririm
Benim adım şiir…
Bakışlarınızın
Daldığı yerdeyim
Umutlarınızı
Derdiğiniz yerde
Bir okyanusların en derininde
Bir, masmavi göklerde
Erişilmez bulutların
Tepesindeyim bazen
Benim adım şiir… (A. Tural)
YAŞAM
Gün batımlarında
Yanıp sönüyor zaman
Bir saksıda boy veriyor fidan
Buz mavisi kalpler
Işıltısız sönük
Sevgileri nerede tutsak ettiler
Ak güvercinler unutmuş özgürlüğü
Soğumuş yürekler nicedir atmıyor
Sen, suskun bülbülü gönüllerin
Şakı, uyandır dünyayı
Sevgiye yaşamaya çağır…