1- Müzakereler zemininin belirlenmesi
2- Çalışma grupları ve teknik komitelerden çıkan olumlu sonuçlar
3- Uluslararası unsurun gösterdiği uygunluk
Rum Yönetimi Sözcüsü Stefanos Stefanu FİLELEFTHEROS gazetesine verdiği mülakatta Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hristofyas’ın 3 Eylül’de başlayacak doğrudan müzakerelere kararlılıkla ve esneklikle gideceğini, Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’a inandıklarını ve partenojenezi reddettiklerini söyledi.
Hristofyas’ın Rum Yönetimi Başkanlığı’nı üstlendiği 5 ay içerisinde Kıbrıs sorunundaki olguların değiştiğini, yurtdışındaki olumsuz ortamın artık Rum tarafı lehine döndüğünü söyleyen Stefanu, doğrudan müzakereler konusunda Rum yönetiminin “doğru yolda olunduğu” görüşünde olduğunu belirterek, bu noktaya şu 3 şartın yerine getirilmesiyle gelindiğini söyledi:
“1-İki liderin görüşmeleri müzakerelerin zeminini belirledi; 2-Çalışma grupları ve teknik komitelerin diyalogundan elde edilen sonuçlar; 3-Doğrudan görüşmelere sıcak bakan uluslararası unsurun gösterdiği uygunluk.”
Rum Sözcü Stefanos Stefanu, FİLELEFTHEROS’un kendisine yönelttiği bazı sorulara şu yanıtları verdi:
“TALAT ZEMİNİ NETLEŞTİRMEYİ BAŞARDI”
“Soru: İki lider çözüme ulaşana kadar bir al-ver gerekecek. Halen iç cephede bazılarının; Başkanın bu al-ver’i nasıl yöneteceğine ilişkin kuşkular belirttiğini görüyoruz.
Yanıt: Öncelikle söylememiz gereken; çözüm çerçevesinin Kıbrıs Rum tarafınca yıllardan beridir ortaya konulduğudur. İki bölgeli, iki toplumu, tek egemenliği, tek vatandaşlığı, tek uluslar arası temsiliyeti ve Güvenlik Konseyi’nin ilgili kararlarında belirtildiği şekliyle siyasi eşitliği olan bir federasyon çözümü talep ediyoruz. BM’nin Kıbrıs’la ilgili kararlarına, uluslar arası hukuka ve Avrupa Hukuku’na, 1977-79 Doruk Anlaşmaları’na dayalı bir çözüm talep ediyoruz. Halkın tamamının insan haklarını ve temel özgürlüklerini tesis edecek bir çözüm talep ediyoruz. Bunlar değişmez hedeflerdir. Başkan; Kıbrıs sorununun çözüm ilkelerinin hayata geçirilmesinde ve bunların talep edilmesinde çok bağlı olduğunu pratikte de gösterdi. Kıbrıslı Türk lider Mehmet Ali Talat’la yaptığı 4 görüşmede, Kıbrıs sorununun çözüm zeminini netleştirmeyi başararak da bunu ispat etti. Başkan çözüm ilkelerine bağlıdır ve müzakerelere bu ilkeler temelinde gidecek, kararlılık ve esneklik gösterecek. Evet, Kıbrıs sorunu bir al-ver prosedürüyle çözülecek. Ancak al-ver, ilkeleri silmeyecek ve çözüm ilkelerini ve adil, belli şartlar altında yaşayabilir ve işleyebilir çözüm olması için istediğimiz kırmızıçizgileri aşmayacak.
Soru: Ancak iç cephede tepkiler olduğunu görüyoruz?
Yanıt: Ilımlı ortamda farklı görüşler ortaya konuldu. Biz; iç cephede bir birlik ve görüş birliği olmasını çok önemli buluyoruz. Bizim için bu; farklı yaklaşımların ve görüşlerin yıkılması ve ortadan kalkması demek değildir. Bunlar demokrasinin temel unsurlarıdır. Kıbrıs sorunu zor ve komplike olduğu için Kıbrıs Rum tarafının müzakerecisi de olan başkan, üstlendiği bu zor çabada herkesin desteğine ihtiyaç duyar. Başkan müzakere ederken aynı zamanda da içteki ağır ortamla da başa çıkamaz. Böyle bir durum kaçınılmaz olarak müzakerecilik gücünü zayıflatır. Var olan birlikle Başkan güçlüdür.
“DOĞRUDAN MÜZAKERELERE GİTMEMİZ DOĞRUDUR”
Soru: Bu doğrudan müzakerelerde Başkan’ın üzerine basabileceği sağlam bir zemin olduğuna inanıyor musunuz?
Yanıt: Sorunun gündeme getirdiği ilk nokta; doğrudan müzakerelere gitmemizin doğru olup olmadığıdır. Görüşümüz, doğru gittiğimiz yolundadır. Çünkü her şeyden önce Başkan’ın Sayın Talat’la yaptığı görüşmeler aracılığıyla müzakerelerin zeminini netleştirdi. Önemli bir başlangıç noktasında bulunuyoruz ve müzakerelerde bunun dışında olan tezler ortaya konulması halinde buna işaret edilecek. İkincisi; iki toplum arasında çalışma grupları ve teknik komiteler düzeyinde gerçekleştirilen diyalogdan sonuçlar aldık. Küçümseyemeyeceğimiz önemli bir unsur daha olduğunu düşünüyoruz. O da; uluslar arası unsurun doğrudan müzakerelerin başlamasına sıcak bakmasıdır.
Müzakerelere gidip gitmeyeceğinizle ilgili önemli bir karar aldığınızda her şeyi birlikte hesaplar ve yere koyarsın. Elbette bizim için öncelikli olan zeminin olup olmadığı ve diyalogda ilerleme kaydedilip kaydedilmediğiydi. Biz bu ön şartların yerine geldiğini söylüyoruz. Ancak hiç kimse; daha sonra bazı şeyleri yöneteceğini de aklında bulundurarak uluslar arsı unsurun niyetini görmezden gelemez.
“AB, ÜYESİNE DESTEK VERMELİDİR”
Soru: Avrupa Birliği unsuru da var.
Yanıt: Biz AB’ye değer veriyor ve Kıbrıs sorununun çözüm çabalarında kendi rolünü oynamasını istiyoruz. Kıbrıs’ın AB üyesi olmasından dolayı AB’nin de şu veya bu şekilde Kıbrıs Cumhuriyeti gibi üye bir ülkeye destek olması gerekir. Ancak aynı zamanda; üyelik müzakereleri dolayısıyla, çözüm çabalarında işbirliği yapması için Türkiye’ye baskı yapma yöntem ve olanağına da sahiptir. Bu Sayın Barrosso’nun kısa süre önce Türkiye’ye gerçekleştirdiği ziyaret sırasında altını çizdiği bir şeydir.
Soru: AB’den sıklıkla duyduğumuz şey; Kıbrıs sorununun BM çerçevesinde çözüleceği ve herhangi bir müdahalede bulunmayı reddettiğidir. Bu; AB’nin doğrudan müdahil olmasını istemeyen Türk tarafının tepkilerinin tatmin edilmesi olarak da yorumlanıyor.
Yanıt: Kıbrıs sorununun BM çerçevesinde çözülmesi -ki bunu istiyoruz- AB’nin oynayabileceği rolü ortadan kaldırmaz veya sıfırlamaz. Her şeyin, kendiliğinden anlaşılır olanların bile talep edilmesi gereken bir dönemde yaşıyoruz. Başkan Hristofyas’ın ve hükümetinin talepkâr dış politikası aracılığıyla uyguladığı da budur. Bütün kapıları çalıyor, tezlerimizi izah ediyor, Kıbrıs sorununa çözüm ileri götürülmesi için hareketler, kararlar ve faaliyetler talep ediyoruz.
“TALAT’A İNANIYORUZ”
Soru: 2009 yılı içerisinde çözüm olabilmesi için hareketler olması olasılığını ihtimal dışı mı görüyorsunuz?
Yanıt: Bazılarının ne yapmaya çalışacağını bilmiyorum ama bizim için kesin olan; hiçbir katı takvimi kabul etmeyeceğimizdir. Katı takvimler, hakemlik ve çözüm dayatma pratiklerini gündeme getirir. Mümkün olan en kısa zamanda çözüm istiyoruz ve öteki taraftan da yanıt bulursak buna en yakın zamanda ulaşabiliriz. Kast edilen; Kıbrıs’ın ve Kıbrıslıların tamamının çıkarına olacak bir çözümdür.
Soru: Çözüm istediği, çözümün başarılması için gerçekten çalışacağı ve bunu yalnızca bazı çıkarlar elde etmek için yapmayacağı konusunda Mehmet Ali Talat’a güveniyor musunuz?
Yanıt: Çözüm iradesiyle Sayın Talat’a inanıyoruz. Gerçekten, Talat; Kıbrıs’ta iki ayrı devlet kurma ülküsü olan ve olmaya devam eden Rauf Denktaş değildir. Kendisinde ne kadar istek ve niyet olduğu pratikte görülecek. Çünkü her şeyin nihai kriteri pratiktir.