Yurdagül BEYOĞLU
Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Güneş ve CTP Lefkoşa İlçe Başkanı Semih Kolozali, Kuzey Kıbrıs’ta yaşanılan sorunları ve çözüm önerilerini Star Kıbrıs’a anlattı. CTP’nin genç siyasetçileri, sorunların her geçen gün arttığını, mevcut siyasi yapının buna çözüm üretemediğini belirterek, ‘Bugün gençler, değil evlenmek sevgili bile bulmaktan korkar hale geldi’ diyerek ülkenin içinde bulunduğu duruma ilginç bir de örnek verdi.
Yaşanan her sorun hakkında söyleyecek sözlerinin yanında çözüm önerilerinin de bulunduğunu ifade eden genç siyasetçiler, ülkede değişimin başlaması için politikada genç beyinlere fırsat tanımanın artık zamanının geldiğini belirtti. Siyaseti sevdiklerini fakat koltuk sevdalısı olmadıklarına vurgu yapan gençler, gelecek endişesi taşıyan ve sorunlardan bunalanlara ise ‘Korkmayın biz buradayız ve yakında yönetime talibiz’ mesajı verdi. Star Kıbrıs bugünden itibaren siyasi partilerin genç yüzlerinin ülke hakkındaki görüşlerini okurlarıyla paylaşmaya başlıyor. Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Güneş ve CTP Lefkoşa İlçe Başkanı Semih Kolozali, Kuzey Kıbrıs’ta yaşanılan sorunları ve çözüm önerilerini Star Kıbrıs’a anlattı.
Söz önce Semih Kolozali’nin;
Soru: Kaç yaşındasınız, siyasete olan ilginiz nerden geliyor?
22 bitmek üzere. Siyasete olan ilgim ailemin aktif siyaset yapmasındandır. Ben 14 yaşımda siyaset yapmaya karar verdim. Annem babam siyasetin içindeydi. İster istemez onlardan etkilendim. Annan Planı dönemi de o açıdan verimli bir ortamdı. O dönemde liselerde, üniversitelerde örgütlenme oldu. Dolayısıyla bizim jenerasyonun işi daha kolaydı…Bu hareketlenme Annan Planına da çok büyük bir ivme kazandırdı.
Bugünde Siyaset Bilimi okuyorum. Sonuçta her gencin siyasi bir fikri olması gerekir. Yaşadığı hayat içinde ülke sorunlarını iyi bilmesi gerekiyor. Aktif olarak siyaset yapması zorunlu değildir, bir fikri olması, yaşadığı ortamı değerlendirebilmesi gerekir. Neticede içinizde olunca kopamıyorsunuz
Soru: Türkiye’de 80 sonrası apolitik bir gençlik oluştu. Aileler siyasetin kötü tanımından dolayı çocuklarının bu tutumundan memnun oldular. “Aman çocuklarım sağa sola karışmasın” diye. Burada durum nasıldı?
Türkiye’de 1980 öncesi yaşananlar yüzünden 80 sonrasında aileler çocuklarının siyasetle uğraşmamasından memnun oldu. Ancak bu durum yüzünden şu an günümüz Türkiye’sinde muhalefet boşluğu vardır. Günümüz siyasetinde yeterli güçlü bir muhalefet olmamasının nedeni budur.
“İŞİMİZDEN OLURUZ DİYE DÜŞÜNÜYORLAR”
Bizde de söylediğimiz periyodu (Annan Planı dönemi) dışarda bıraktığımızda UBP hükümeti dönemindeki partizanca davranışlar, partinin kendi içindeki çekişmeleri, partinin kendi içinde birbirinin ekmeğiyle oynaması gençleri ister istemez siyasetten uzaklaştırdı. Bilindiği gibi bizde memuriyet sistemi var. Dolayısıyla gençler “aman işimizden olmayalım” korkusunu taşımaya başladı. Bizim ülkemizde gençlerin siyasetten soğumasının en büyük nedeni budur.
“BUNUN YOLU SORGULAMAKTAN KAÇMAKTI”
İyi bir hayat yaşamak istersen memur olacaksın! Eyleme gidersen fişlenirsin! Mitinge katılırsan işten çıkarılırsın! Memur olmanın yolu sorgulamaktan kaçmaktı, muhalefet olmamaktı. “Oturun oturduğunuz yerde” mantığı dayatıldı ve sonuç olarak, yapılan yanlış uygulamalar /örnekler gençleri siyasetten uzaklaştırdı.
“GELEN AYNI GİDEN AYNI DENİYOR”
Gençlik üzerinde etkili olan başka bir şey daha var: Gelen aynı, giden aynı deniyor.
Soru: Öyle değil mi? Fikirsel bazda ayrılıklar olsa da başa gelen bu sistemin emrine amade olmayacak mı? Bu sistemin dışına çıkabilir mi?
Ahmet Güneş; Gelen aynı giden ayrı demeden önce yapılanlara bakmak lazım. Akdeniz Bankası battı, çalışanları nerede? Hepsi bugün işe yerleştirildi. Elektrik santrali bizim zamanımızda kuruldu. Dome Otel’e bakın. CTP döneminde bazı yanlış uygulamalar olmuşsa da CTP kendi özeleştirisini yapmıştır. Nazım Beratlı’nın o dönem yazdıklarında bunları bulabilirsiniz. Ahmet Uzun’la ilgili o kadar çok şey söylendi. Hangi mahkemeye çıktıysa beraat etti Uzun.
Semih Kolozali: Gelen aynı giden aynı olmuyor. Yaşadığımız bir örnek; Başbakan paketi imzaladım diyor ama neyi imzaladığını bilmiyor. LTB’ye bakın… Napoli’de benzer olaylar yaşandı, çıkan isyandan sonra olay Başbakana kadar dayandı. Belediye Başkanı anında istifa etti. Bizde aylardır süren bir kaos ortamı var.
“TEK KİŞİYE FATURA EDİLİRSE SORUN ÇÖZÜLEMEZ”
Bu yaratılan ortamdan tek kişiyi sorumlu tutarsanız bu sorunun çözülmesinde engeldir. Gençleri siyasetten uzaklaştıran bunlardır. Bundan sonra yapılması gereken, evrensel düşünmek ve 70’li yılların politikasından ayrılmaktır. Atacağımız tüm adımları 70’li yılların politikası yerine bilimsel bir çerçevede ele almaktır.
Soru: Ben Başbakan olsaydım şunları değiştirirdim diyor musunuz?
Bu ülkede değişmesi gereken birçok şey var. Sistem değişmeli ama öncelikli olan insanların günlük hayatlarına dokunabilmek... Benim yapacaklarıma gelince, öncelikle gerek terfilerde, gerek işe alımlarda yaratılan partizanca sisteme ve birçok suçun cezasız kalmasına engel olurdum. “Valizle para götürdüm” diyor, arkası yok! Bu sözler Cumhurbaşkanımızı şaibe altında bırakır. Benim başıma gelseydi ben bir an önce yargılanıp bu şaibeli durumdan kurtulmak isterdim. Değişmesi gereken budur.
Soru: Meclisin yaş ortalamasına baktığınızda size hizmet için şans verileceğini düşünüyor musunuz?
Bize fırsat verilmesi gerekir ancak fırsat verilmese de biz fırsatı almayı bilmeliyiz. Bunun içinde çalışmak lazım. Gençlik örgütünden çıkmış, parti MYK’sında olan genç arkadaşlarımız var. Çokta başarıdırlar. Önemli olan bunların sayısını artırmak. Bugün parti MYK’sı milletvekilliğine, Bakanlığa hazırlanan bu kişilere ivme vererek, destek oluyor. Gençlerin önünü kesmek değil, onları hazırlayıp kendi yerlerine koyabilme olgunluğunu gösterebilmelidir siyasetçiler.
“80 YAŞINDAKİ BİRİNİN ENERJİSİYLE 40 YAŞINDAKİ İNSANIN ENERJİSİ BİR DEĞİL”
80 yaşındaki bir kişinin enerjisiyle 35-40 yaşındaki kişinin enerjisi, kıvraklığı bir değildir. Bazı şeyleri değiştirmek için cesaret gerekir ve cesaret gençlerde bol miktarda var. Önemli olan tüm gençleri siyasete motive edebilmek.
Soru: Gelecekle ilgili kaygılarınız var mı?
Ortalama geliri olan bir aileye mensup genç, değil evlenmek, sevgili edinmeye korkar oldu. Benzine, tüpgaza ve bir sürü şeye zamlar gelirken, kendini geçindiremeyen bir kişi nasıl ciddi adımlar atsın? Şu anki hükümetin uyguladığı politikada bir adım ilerisini görmek imkansız. Ben okulu bitirdiğimde nasıl bir iş bulacağım, hayatımı nasıl idame ettireceğim, onun tedirginliği içindeyim.
“YURTDIŞINA GİTMEYİ DÜŞÜNMEM”
Buna karşın yurtdışına gitmeyi hiç düşünmediğimi söylemeliyim. Yurtdışında daha iyi fırsatlar sunulabilir ama esas olan kaçmak değil, o fırsatları ülke içinde yaratabilmektir. Burada kalıp mücadele etmeyi tercih ederim.
“EVİN DAMI AKITIYOR DİYE O EVİ SATMAM, DAMI TAMİR EDERİM”
Ahmet Güneş: Öncelikle şunu söyleyeyim, Evimin damı akıtıyorsa o evi satmam, damını onarırım. Devletin birçok kurumda zarar ettiğini, çalışma saatlerinde sıkıntı olduğunu biliyoruz ancak bunun çaresi özelleştirme olmamalıdır. Özel şirketi oraya sokarak halkı mahkum etmek doğru değil.
Soru: Şimdi muhalefet etmek, her şeye muhalif olmak demek mi? Örneğin LTB. Fazla istihdam olduğunda herkes hemfikirken işçi çıkarılsın dendiğinde neden ayak diretiliyor? Çıkarılan işçiler devlete istihdam edilsin demek üniversite bitirmiş, istihdam için sıra bekleyen kişilere haksızlık olmaz mı?
Semih Kolozali: İşçiyi çıkarmadan önce belediyede araç fazlası var, onları elden çıkarmak lazım. Çalışanı kapının önüne koymaktansa çareler üretmek gerek. Örneğin gençlerin büyük bir kısmı fitness salonlarına gidiyor. Belediyede çalışan birçok spor akademisi mezunu var. Belediyenin altında bir spor salonu açılırsa bu işi yapabilecek kişiler orada çalışır. Hem daha düşük ücretle topluma hizmet verilir, hemde bu kişiler işsiz kalmaz.
“GEMİDE FAZLA YOLCU VAR AMA BİZ O YOLCUYU DENİZE ATIP BOĞAMAYIZ”
Ahmet Güneş: Gemide çok yolcu, fazla yük var tamam ama biz o yolcuyu denize atıp boğamayız. İşten çıkarmalara öyle bakmak gerekir. Zaten çalışanın akıbeti özel sektörde patronun iki dudağının arasındayken işten çıkarmak doğru değildir. Toplumdaki refah seviyesini eşitleyeceksek en alttakiyle değil, en üsttekiyle eşitlemek lazım. Bugün zamlar aldı başını gitti ama asgari ücrete zam yok. Bunlar ortadayken göç artar. Gençliğin en büyük sorunlarından biri göç. Bırakın göç ettirmeyi, gidenleri çağırmanız lazım. Çavuşoğlu’nun şikayet mektubunu biliyorsunuz.
“DOKTORA YAPANLAR BEDELLİ ASKERLİKTEN YARARLANMASIN”
Burada şunu da söyleyeyim: Doktora yapanların bedelli askerli kaydırılması yanlış bir uygulama. Zaten kısa dönem askerlik yapmak için üniversite okuyan bir gençlik oluşturduk, bu kezde askerlikten muaf olsun diye doktora yapacak. Bu, ara eleman sıkıntısını doğurur.
Semih Kolozali: Biz bu konuyla ilgili olarak çağrı yaptık. Meslek lisesi çıkışlı olan arkadaşların askerliğinin de düşürülmesini, doktoralılara bedelli hakkı verilmemesi talebimizi Meclis’e taşıdık. Belki arkadaş baba mesleği olan berberliği yapacak ancak kısa dönem askerlik için sevmediği bir bölümde üniversite eğitimi alacak. Bunlar en büyük sıkıntılardandır. Zaten biliyorsunuz ara eleman sıkıntısı var. Kimse teknik işler yapmak istemiyor, devlete kapağı atmanın peşinde. Birde askerlik işi girince sıkıntı daha da büyüyor.
Soru: Birçok konuda fikir ürettiğinizi görüyoruz. Bu fikirlerinizi hükümete ulaştırma imkanınız oluyor mu?
Evet üretiyoruz. Daha önceleri gençler sadece bayrak sallar, pankart açar olarak bilinirdi oysa öyle değil. Özellikle CTP gençlik örgütünün birincil görevi gençleri özne olarak kabul etmektir. Çünkü gençlerin sıkıntılarını en iyi biz biliriz. Bunlarla ilgili bir şeyler ortaya koyarız. CTP olarak düşüncemiz insanı siyasetin temeline oturtmaktır. Hangi partiden olursa olsun biz bu prensipten hareket ediyoruz. CTP ile bu tabuyu yıktığımıza inanıyoruz. Biz bugün gençlik kolları olarak kotayı bile tartışır durumdayız. Gençlerin tüm sorunlarını tartışır pozisyondayız.
“SİYASETİN ÖZNESİ OLMAK İÇİN UĞRAŞIYORUZ”
Gençlik örgütü olarak her şeyi çok yönlü düşünüyoruz. Hem eğitimimizi sürdürüyoruz, hem de gençlikle ilgili sorunları tartışıyoruz. Her konuda söyleyecek sözümüz vardır. Askerlikle ilgili de, ülkenin içinde bulunduğu durumla ilgili de… Bu yüzden en kalabalık gençlik üyesiyiz. İki binden biraz fazladır sayımız.
“IRKÇILIK SÖYLEMLERİ ÇOK YANLIŞ”
Ahmet Güneş: Burada bir konuya daha değinmek istiyorum. Gündemde ırkçılık söylemleri var. Kişi ne ırkını seçer, ne de dinini… Türkiye ile KKTC arasındaki ilişkide yapılan bazı yanlışlıklar bazı Türkiyelileri göçe zorluyor. Şimdi Türkiye’den gelenler yanlış anlamasın ama ülkede yapılacak bazı teknik işler var. Siz madem Türkiye’den gelenleri istemiyorsunuz, verirsiniz 700 yerine 1500, bu işi Kıbrıslıya yaptırırsınız. Aynı şekilde madalyonun bir diğer yüzü de var. Kıbrıslılar kimi zaman “Rum sempatizanı” olarak nitelendirilebiliyor.
“ANKARALIYLA SORUN YOK, ANKARAYLA VAR”
Burada Ankaralıyla sorun yok, Ankara’yla var. Ankara yönetimiyle olan sıkıntını Ankaralıyla konuşmaman gerekir. Diğer yandan anaysa ana! Çocuğunun evini kurdun, evindeki eşyaları nereye koyacağına sen karar veremezsin. Böyle bir sıkıntı var ve iki tarafta bunu ırkçılık olarak algılamaya başladı. Bizler CTP gençlik örgütü olarak buna engel olmaya çalışıyoruz. Bu toplumu derinden etkileyen bir sıkıntıdır.
“ALIN TERİYLE PARA KAZANMAK ÖVÜNÜLECEK BİRŞEYDİR”
Semih Kolozali: Söz konusu ayrımcılık ve ırkçılık korkulması gereken bir şeydir. Maalesef gün geçtikçe daha da ileri gitmektedir. Bu ayrımcılık iş alanında da vardır. “Şu çöpçüdür, şu demircidir, şu ameledir” diye ayırt etmek çok yanlıştır. Bir insanın alnının teriyle para kazanması övünülecek bir şeydir. Bazı kesimlerin ötekileştirme çabalarının önüne geçilmesi gerekir. Bu ırkçı ve ayrılıkçı söylemlerden vazgeçmeliyiz.
“BUYURSUN GELSİN”
Dinsiz olabilir, dinli olabilir, buyursun gelsin. Dini, dili, rengi ne olursa olsun çıksın gelsin. Bugün bunlar (ayrılıklar)içinde mücadele etmek lazım.
Soru: Kıbrıs sorunu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Semih Kolozali: Son dönemde Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun yaptıklarıyla birlikte Kıbrıs sorununun tıkanma noktasına geldiği ortadadır. Sayın Talat’ın getirdiği noktalardan itibaren görüşmeye devam edeceğini açıklayan Sayın Cumhurbaşkanının bugün farklı söylemler içine girmesi kabul edilemez. Ambargolar, çözümsüzlük zaten yıllarca boynumuzu bükmüştür. Üretemiyoruz, ürettiğimizi satamıyoruz. Dolayısıyla Kıbrıs sorunu en büyük ve en öncelik verilmesi gereken sorun. Bizim istediğimiz iki bölgeli, iki toplumlu federasyon.
“ÇÖZÜMDE İRADE GÖRMÜYORUZ”
Maalesef bununla ilgili bir irade de görmüyoruz. O yüzden Kıbrıs sorununun takipçisi olmak zorundayız. Kıbrıs sorunu çözülmedikten sonra diğer sorunlarımızı çözemeyeceğiz. Son olarak şunu söyleyelim; Kıbrıs Türk gençliği olarak bizleri siyasetten uzaklaştıran sebepler her ne olursa olsun bundan korkmak yerine üzerine gitmeliyiz.
Devam edecek…