VAH KIBRIS VAH !!!!

LONDRA’yi bilenler bilir.. Kentin en ünlü meydanlarından Trafalagar Square ile meşhur OXO Kulesinin bulunduğu South Bank’in arası 3 km.’dir.. Yani kolayca yürünecek mesafe..

 

LONDRA’yi bilenler bilir.. Kentin en ünlü meydanlarından Trafalagar Square ile meşhur OXO Kulesinin bulunduğu South Bank’in arası 3 km.’dir..

Yani kolayca yürünecek mesafe..

Geçen Pazar bu iki yerde, iki farklı olaya tanık olduk.. Ve dünyalarımızın ne kadar farklı, bakış açılarının ne kadar zıt olduğunu bir kere daha  yaşayarak gördük..

Pazar günü, Trafalgar Meydanında , güya tüm Kıbrıslılara açık, “İngiltere’deki Kıbrıslılar Ulusal Federasyonu” bir miting düzenledi..

20 Temmuz öncesi, Rumların hazırladığı mutad protestolardan biri sanarak gittik.., Ellerinde, boyunlarında, üzerlerindeki T-Shirtlerde,  1974’den beri kayıp Rumların fotoğrafları, isimlerini taşıyan yaşlısı, genci, çocuğu Kıbrıslı Rumlar, Parlamento Meydanında toplandılar.. Aralarında İngiliz milletvekilleri , Kıbrıs Yüksek Komiseri , Magosa ve Güzelyurt’un “Belediye Başkanları” ( ! Herhalde temsili), İngiliz belediye meclis üyeleriyle yürüyerek, “Türk ordusu” aleyhine sloganlarla Trafalgar’a geldiler..

Zaten bundan sonra da şenlik başladı..

Meydanı dolduran Kıbrıslı Rumlara,  meraklı turistler de karışınca ortalık bir anda ana baba yerine döndü..

İngiliz Donanmasına,  anlı-şanlı  Trafalgar  zaferini kazandıran, Napolyon’u tarihten silen, ancak zaferinin tadını çıkaramadan aldığı bomba parçasıyla gemisinin ambarında ölen Amiral  Horatio Nelson’un sütunu önündeki platform, Pazar günü Türkiye’ye, ordumuza bağırmak, kinlerini kusmak,  içini boşaltmak isteyenlere mesken oldu..

Bir anne olarak, dikkatimi ilk çeken mitinge getirilen minicik kız çocuklarıydı..

Sevimli, cin gibi bakışlı kızlar, ellerinde bayraklar, yanlarında anne, baba, nineleriyle ne olduğunu bile anlayamadıkları bir “nefret, kin” güruhuna itilmiş, bağırtılıyordu..

Yanlarında, daha bıyıkları terlememiş abileri, ciğerlerinin en içlerinden çıkan, yüksek perdeli, yeni çatlayan  sesleriyle “ Kasaplar, Barbarlar Dışarı” diye, avaz avaz bağırıyordu..

Bu çocuklar, bu gençler burada doğup büyüyen ikinci veya üçüncü kuşaktı..

1960, 1970’lerde belki anne-babaları dünyaya bile gelmemişti.. .

Kıbrıs’ın geleceği bu gençler,bu  çocuklardı..

Hangi nefret, hangi beyin yıkama , güzel bir Pazar günü bu gençleri, çocukları oraya getirtmişti ?

Ve bu çocuklar büyüyünce, nasıl Türkçe konuşan kendi adalı hemşehrileriyle birarada olabilecekti ?

Hangi kafalar,  masum çocuklarını  nefretlerine, kin kusmalarına alet ediyordu ?

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı, tarih kitaplarından şövenist duyguları , unsurları kaldırttı..

Kuzey’deki çocuklarımız , düşmanca duygularla yetişmesin diye..Erdemli bir davranış..

Ancak tek taraflı..

Buyrun, Londra’da doğup, büyüyen, belki Kıbrıs’ı bile görmeyen Rum çocuk ve gençlerine..Can düşmanlarının Türkler  olduğu bilinciyle yetiştiriliyor..Beyinleri yıkanıyor..
Bizleri korkutan, ürküten vahşetle, bağırtılıyor..

                                         *****

 

Platforma çıkan İngiliz milletvekilleri, Türkiye, Türk ordusu adına içlerinden geldiği gibi, nefretle, kinle konuşup, zehirlerini boşalttılar.. Rumlar ise sorunlarının Kıbrıslı Türklerle değil, Türkiye ile olduğunun altını çizdiler..

8 milletvekilinden sadece Andy Love ve Roger Gale, İngiltere’nin “garantör devlet” olduğunu hatırlayıp, söz etti....

Ancak İngiltere’nin 33 yılda ne yapıp, ne yapmadığına hiç değinmeden ..

Diğerleri, verdi veriştirdi.. Türk ordusunun işgalciliğinden, toprakların alınmasından, kiliselerin, kutsal yerlerin yağmalanmasından, kültür miraslarının parçalanmasından bahsettikçe, bahsetti..

Hele 2 milletvekili vardı ki.. Birinin ana dili gibi Rumca’yı konuştuğunu söyledi, meydandaki Rumlar.. Bülbül gibi, onların dilinden kalabalığa hitap etti..

Duyduklarım, hep 1974 yılını milad alarak konuşuyordu..

Biz okullarda Kıbrıs konusunun 1960’larda başladığını okumuş, öğrenmiştik.. Acaba bize yanlış mi öğretildi ?

Kıbrıs Cumhuriyeti, 1960’da kurulmamış mıydı ?

Bunun garantörleri İngiltere, Türkiye, Yunanistan değil miydi ?

1963-64 ‘de  kanlı olaylar meydana gelmemiş miydi ?

1974 yılında, eli kanlı Nicos Sampson , Cumhurbaşkanı Başpiskopos Makarios’u, Yunan Cuntasının yardımıyla, darbe yapıp,  alaşağı edip indirmemiş miydi ?

İdareyi ele almamış mıydı ?

Türk köylerinde, korumasız, azınlıktaki masum çoluk,çocuk, kadın, yaşlı yüzlerce Kıbrıslı Türk,  canice öldürülmemiş miydi ?

Toplu mezarlar acaba bir başka adada mı bulunmuştu ?

Tarih bilgilerim beni mi yanıltıyor ? Biz mi yanlış öğrendik  ?

Pazar günü, bir tek kelime bile eskilerden bahsedilmedi ..

Demiyorum, eskilere dönülsün.. Ancak, 1974’ün 20 Temmuzuna nasıl gelindiği, günün şartları en azından bilinsin..

Sanki, 20 Temmuz 1974’de Türk ordusu gökten zembille indi,

Hiç bir neden yokken adaya çıkıp, yüzlerce yavruvatan ve anavatan evladını  “sebepsiz” yere şehit verdi..

Sanki, İngiltere 3 garantör devletten biri değildi.. Sorumlulukları yoktu..

Yukarda yazdığım gibi, sadece 2 İngiliz milletvekili garantör devlet olarak sorumlulukları bulunduğunu, yarım ağız, hatırlayıp, bahsetti.. Ya gerisi...

Meydandaki karalar giymiş yaşlı kadınların taşıdığı pankartlardaki kayıp Rumların isim, resimlerinin yerine, bizimkileri hatırlayan bile yoktu..

Oradaki isimlerin Mehmet, Ali, Mustafa da olduğu unutulmuştu..

Daha birkaç gün oldu.. 33 yıl önce şehit edilen babalarınız, abileriniz, amcalarınızın kemiklerini toprağa vereli..

Dışardan biri dinlese, duysa, Türkler Kıbrıs’a girip, işgal etmiş.. Masum insanları boğazlamış.. Şimdi de onların topraklarında, evlerinde “hukuksuz işgalle” oturup, tüm dünyayı karşısına almış sanır..

 

                                   ********

Yiğidi öldür, hakkını yeme demişler..

Bir an düşündüm.. Biz böyle bir miting düzenlesek, kaç kişi gelir ?

Kaç İngiliz milletvekili getirebiliriz ?  Kimler olabilir diye ?

Aklıma Lord Ahmed ve Lord Maginnis’den başka 3’üncü bir isim gelmedi..

Onlar da Lord, oyla seçilmemişler ...

Rum Lobisi, özellikle İngiliz Parlamentosunda oldukça güçlü..

Popüler isimlerle birlikte..

Bizi destekleyen hangi milletvekili, parlamenter, lord Türkçe’yi konuşuyor ?

Mitingde 4 Türk basın görevlisi dışında, tanıdığım tek bir Kıbrıslı Türk vardı.. Başkaları varsa da kalabalığın olduğu yerde görmedim..

Oysa, duyuru birçok kanaldan, mail ile duyurulmuştu..

Neredeydiler ?

Tüm bunlar olurken, South Bank’de Thames Nehri kenarında da Türk festivali, tüm coşkusu, şenliği ile yağmura rağmen devam ediyordu..

Türkiye’nin turizm, kültürünü tanıtma adına, 4 yıldır yüzbinleri cezbederek..

Ve bir yerde kin, nefret.. Diğer tarafta coşku...

Liberal Partili Simon Hughes, her iki tarafın da tadına bakanlardan.. Konuşması biter bitmez, koşa koşa soluğu seçim bölgesi Festival mahallesinde aldı.. Ve hiçbirşey yokmuş gibi, Turkish Forum UK Başkanı Hasan Taşlıca ve organizatörlerle konuşup, çok hoş bir etkinlik olduğunu söyleyip, kutlayarak.. Oldukça neşeliydi.. Politikadan hiç bahsetmeden..

Sanki daha bir saat önce, nehrin karşı yakasında  Türklere, Türkiye’ye çatan O değildi..

Oy , oy’du..

Politikacılık zor zanaat..

Lütfen;  Kuzey Kıbrıs’takiler , sonbaharda seçim söylentilerinin dolaştığı İngiltere’deki politikacılara, biraz tarih dersi kitabi gönderin..

Özellikle de 1974 öncesini anlatan..

İçinde şövenist unsur olur mu, olmaz mı onu bilemem..

Ama zaten atı alan Üsküdar’ı geçmiş... Rumların şövenist duyguları, İngiliz parlamenterleri kıskacına çoktaan almış..

Benden hatırlatması...

 

 

 

 

 

Bu haber 16 defa okunmuştur

:

:

:

:

DİĞER HABERLER