Türkiye, AB için avantajdır

AB Genişlemeden Sorumlu Direktörü Leigh’den Londra’da önemli mesajlar

AB Genişlemeden Sorumlu Direktörü Leigh’den Londra’da önemli mesajlar

Leigh Türkiye'nin AB üyeliğiyle ilgili farklı görüşlere rağmen müzakerelerin ilerlediğini belirterek, din faktörünün Türkiye’nin üyeliğini belirleyici faktör olmadığını vurguladı. “Ortak değer ve prensipleri paylaşması önemlidir” dedi.

* Leigh, Kıbrıs konusunda 'Kıbrıs müzakerelerinde başarılı bir sonuç alınması ve anlaşma sağlanmasının taraflar, AB ve uluslararası toplum için büyük önem taşıdığını ifade etti.

MİHRİŞAH SAFA

Avrupa Birliği'nin genişlemeden sorumlu direktörü Michael Leigh, Türkiye'nin AB üyeliğiyle ilgili değişik ülkelerden, farklı görüş ve tartışmaların ortaya atılmasına rağmen, müzakerelerin ilerlediğine dikkat çekerek, “Türkiye laik, demokrasinin işlediği model bir ülkedir. AB için büyük avantajdır” dedi.

Londra'da Yabancı Basın Deneği’nde, Türkiye-AB ilişkileri konusunda bir konuşma yapan Leigh, AB'nin genişleme sürecinin, AB'nin en önemli gündem maddelerinden birini oluşturduğunu ifade etti. “Ajandamızdaki tek gündem Türkiye ve Batı Balkan ülkelerinin üyeliğidir” dedi.

Leigh, bazılarının zaman zaman gündeme getirdiği gibi, Türkiye’nin Müslüman bir ülke olmasının, din faktörünün üyeliği belirleyici bir factor olmadığını kaydetti. “Ortak değer ve prensiplere sahip olmak ve bunları yerine getirmek, üyeliğe kabulde önemlidir” diye konuştu.

Kıbrıs konusuna da değinen Leigh, KKTC’ye verdikleri üç sözden ikisinin yerine getirildiğine işaret ederek, Kuzeyle AB ülkeleri arasında direkt ticaretin başlaması için çalışmaların sürdüğünü belirtti. Kıbrıs müzakarelerinde başarılı bir sonuç alınması ve adada kalıcı çözümün taraflar, A.B ve uluslararası toplum için büyük önem taşıdığını ifade etti.

AB'nin halen Türkiye, Hırvatistan ve Makedonya ile ilgili üyelik süreçlerini yürütmekte olduğuna dikkat çeken Leigh, genişleme sürecinin başarılı olmasını istediklerini, AB'nin genişlemede kararlı olduğunu belirtti. Michael Leigh, bunun için aday ülkelerin Koqenhag kriterlerinde ortaya konulan şartları yerine getirmesi gerektiğini hatırlattı.
AB’ye üyelik sürecinde aday ve üye ülkeler ile bu ülkelerin kamuoyları arasındaki iletişimin de önem taşıdığını belirten Michael Leigh, Türkiye'nin genişleme süreci içindeki önemine işaret ederken, sözkonusu aday ülke ile AB arasındaki ilişkilerin 1963 yılına dayanan uzun bir tarihe sahip olduğunu ifade etti.

Türkiye'nin adaylığı ile ilgili kararın 1999 yılında alındığını, 2005 yılında ise müzakerelerin başladığını hatırlatan Michael Leigh, Türkiye'nin AB için önemini vurgularken, sözkonusu ülkenin bölgesel çatışmaların önlenmesi, enerji güvenliğinin sağlanması ve medeniyetler arası diyalog gibi konularda anahtar önem taşıdığını söyledi.

Ekonomik alanda da AB'nin Türkiye'nin en önemli ihracat alanı olduğunu ve AB şirketlerinin Türkiye ile ticaret ve yaıarım yaptıklarını hatırlatan Leigh, Türkiye'nin sunduğu istikrar ve tahmin edilebilirliğin önemli olduğunu belirtti.

Kıbrıs sorununun çözümünün önemine de işaret eden Leihg, halen Ada'da Türk ve Rum liderleri arasında sürdürülen görüşmelerin başarıyla sonuçlanmasını dilediklerini belirtti.

Avrupa Komisyonu'nun BM'in isteğiyle liderlere teknik ve hukuki destek verdiğini belirten Leigh, başarılı bir sonuç ve çözümün görüşmelerin tarafı olan ülkeler,AB ve bütün uluslararası toplum için önem taşıdığını söyledi.

Türkiye'nin müzakere sürecinde diğer aday ülkelerle aynı ktriterlere dayandığını da hatırlatan leigh, müzakere sürecinin hızının, aday ülkenin kriterleri yerine getirmesine bağlı olduğunu belirtti.

Türkiye ile şu ana kadar 10 bölümün müzakereye açıldığını, yeni bölümlerin açılmasının Türkiye, AB üyeleri ve dönem başkanı ülkeler tarafından istendiğini belirten Leigh, daha çok vergi, sosyal politikalar ve iş gibi teknik ve ekonomik bölümler üzerinde yoğunlaştırdıklarını belirtti.

Çevre ve rekabet gibi bölümlerin de bu yılın ilerleyen dönemlerinde gündeme girebileceğini hatırlatan Leigh, enerji gibi bölümlerde de gelecek aylarda ilerleme sağlamayı umduklarını ifade etti.

Türkiye'nin ortaya koyacağı kapasitenin bunların tümünde önem taşıdığını belirten Leigh, bu alanlardaki ilerlemenin ayrıca 27 üye ülkenin uzlaşmasına bağlı olduğunu belirtti.

KIBRIS KONUSU
Müzakere sürecinin üzerindeki bir gölgeyi de gümrük birliği anlaşmasının bütün yeni üye ülkeleri de dahil edecek şekilde uygulanması olduğunu hatırlatan Leigh, 2004-2007 yıllarında üye olan Kıbrıs Rum kesiminin de bu ülkeler arasında bulunduğunu bildirdi.

Bu bölümün Türkiye'nin liman ve havaalanlarını Rum kesimi dahil yeni üyelere açmasını da içerdiğini belirten Leigh, Türkiyenin bu yükümlülüğünü yerine getirmediğine işaret etti.

AB'nin bu şart yerine gelmeden ilgili birkaç bölümde görüşmeleri sürdürmeme kararı aldığını da hatırlatan Leigh, ''Türkiye'nin ciddi biçimde bu sorunu ele alıp, Ankara anlaşması çerçevesinde doğan yükümlülüğünü yerine getirmesini umuyoruz böylece biz de müzakere edebileceğiz 8 bölümde'' dedi.

Bu yılın başında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın başında olduğu hükümetten reformlara devam etme yönünde verilen demeçlerden büyük cesaret aldıklarını da belirten Michael Leigh, Türkiye'de yapılan yerel seçimin geride kaldığını, Türk hükümetinin anahtar öneme sahip alanlarda reformlara devam etmesini istediklerini belirtti. Leigh, bunlar arasında Anayasal reform, partilerin kapatılmasına ilişkin hükümler, temel hak ve özgülükler bulunduğunu ifade etti.

Michael Leigh daha sonra soruları yanıtladı. Türkiye'nin üyeliğine karşı çıkanların itirazlarının hatırlatılması üzerine Leigh, üyelik müzakerelerinin 27 üye ülkeyle Türkiye arasında olduğunu, tek başına AB'nin kurum olarak müzakereyi yürütmediğini belirtirken, ''bu nedenle süreci bütün üye ülkelerin desteklemesi gerek'' dedi.
Süreç içinde değişik görüşlerin ortaya çıkabildiğini de belirten Leigh, bunların üye ülkeler gibi Türk siyasetinin değişik kesimlerinden de gelebildiğini hatırlattı.
Ancak Türkiye ile müzakerelerin bu görüş farklılıkLarına rağmen ilerlediğini belirten Leigh, 2005 yılında başlatılan müzakere sürecinde Fransa dahil her üyenin dönem başkanlığında yeni bölümlerin açılabildiğini vurguladı.

Önümüzdeki dönemde de Enerji başlığı dahil değiik alanlarda ilerleme beklediklerini belirten Leigh, ''Türkiye'nin nüfus büyüklüğü, coğrafi konumu, refah düzeyi ve dini gibi konular tartışılabiliyor. Ancak din unsuru ne zaman ortaya atılsa AB kurumları üye ülkenin durumunun dinine değil, AB ile paylaştığı ortak değerlere ve ilkelere dayandığı inancını vurguladı. AB dinin üyelik konusunu ve Türkiye ile ilişkilerin durumunu belirleyecek bir faktör olmadığı görüşündedir'' dedi.

TÜRKİYE AB İÇİN AVANTAJ ÜLKE
Leigh, nüfusunun büyük bölümü Müslüman olan laik demokratik bir ülkenin AB için açık bir avantaj olduğunu BELİRTTİ. . AB Genişleme direktörü, laik demokrasinin Müslüman bir ülkede ilediğini göstermesi açısından Türkiye'nin model bir ülke konumunda olduğuna da işaret etti.

Michael Leigh, bir gazetecinin Türkiye'nin Rumlar'ın Kıbrıs'ta petrol aramasına karşı çıktığını hatırlatması ve ''böyle bir ülkenin enerji başlığını müzakere etmesine Rumlar nasıl izin verecek?'' diye sorması üzerine de, enerji başlığının açılmasının büyük önem taşıdığını, Türkiye'nin AB'nin enerji güvenliğinde anahtar role sahip olduğunu söyledi.
Leigh bu konuda AB üyesi 27 ülkenin görüş birliğine varması zorunluluğuna da dikkat çekti ve bu konudaki anlaşmazlığın çatışma değil, barış yoluyla uluslararası kurumların da yardımıyla çözülmesi gerektiğini söyledi.

Türkiye'nin cinsiyet eşitliği, namus suçları ve kadının çalışma hayatı içindeki payındaki düşüş konularında ilerleme sağlaması gerektiğini de belirten Leigh, bu konularda Türkiye ile son derece hassas bir diyalog yürütüldüĞünü ve başarılı ilerlemeler kaydedildiğini ifade etti. Leigh, sözü geçen konuların müzakerelerin önemli bir bölümünü oluşturduğunu söyledi.

KUZEY KIBRIS’A VERİLEN ÜÇÜNCÜ SÖZ
Leigh KKTC'nin izolasyonu konusunda AB'nin verdiği sözlerle ilgili bir soru üzerine de AB komisyonunun izolasyonların kaldırılması konusunda KKTC ile AB arasındaki direkt ticaretin sağlanması, yeşil hattın iki tarafında insan ve mal dolaşımı ve AB'nin KKTC'ye 259 milyon euroluk yardım paketinin hizmete sokulması şeklinde üç söz verdiğini, bunlardan ikisinin yerine getirildiğini, üçüncüsü olan direk ticaretin sağlanması konusundaki çalışmaların sürdüğünü belirti.

Leigh ekonomik krizin Türkiye'nin üyelik sürecini nasıl etkileyeceği konusundaki bir soru üzerine de, Türk bankacılık sisteminin önceki kriz döneminde yapısal olarak reforme edildiğini ve güçlü hale getirildiğini hatırlattı , Türkiye'nin bu konudaki kriteri böylece yerine getirmiş olduğunu, Pazar ekonomisine sahip olduğunu kaydetti. .
Leigh, Türkiye ile bugüne kadar açılan bütün müzakere bölümlerinin ekonomik yönleri olduğunu, önümüzdeki dönemde açılacak bölümlerde de bu konuların geniş yer tutacağını ifade etti.
Bu haber 43 defa okunmuştur

:

:

:

:

DİĞER HABERLER