Ülke olarak her felaketin ardından aynı cümleyi kuruyoruz: “Bu nasıl oldu?”
Oysa aslında olan biten, beklenmedik değil; aksine öngörülmesi gereken, hatta önceden önlem alınması kaçınılmaz olan durumlar.
Ada TV’ye konuk olan iş insanı Günay Çerkez’in altını çizdiği gibi, bugün yaşadıklarımızın temelinde yıllardır süren öngörüsüzlüğün birikmiş faturası bulunuyor.
Çerkez’in de ifade ettiği gibi doğa binerce yıldır kendi düzeninde ilerliyor; yağmurlar yağıyor, mevsimler geliyor ve gidiyor. Ancak insanlar bu döngüye uyum sağlamak yerine ona meydan okumaya, hatta zorlamaya devam ediyor.
Özellikle Nalbantoğlu çevresinde yaşanan su baskını riski bunun en somut örneklerinden biri.
Dünyanın neresinde iki hastanenin arasında bir dere akar? Her yağmurda da o derenin başında nöbet tutulur…
Bu yalnızca bir plansızlık değil; bu, ülkenin geleceğini etkileyen bir yönetim zaafdır.
Doğa kendisini önceden haber verir; hava durumu, bilimsel raporlar, uzman uyarıları… Hepsi ortada. Buna rağmen harekete geçmek için her zaman felaketin kapıya dayanmasını beklemek, maalesef ülkemizde artık kronikleşmiş bir refleks haline geldi.
Bu öngörüsüzlük yalnızca çevre ve afet yönetimiyle sınırlı değil. Çerkez’in ifade ettiği üzere, ekonomide de benzer bir tablo karşımızda duruyor.
Ülkenin önde gelen iş insanlarından biri olarak, sektörlerin üretimi artırmak yerine sürekli teşvik beklentisi içinde olmasını yapısal bir sorun olarak tanımlıyor.
Ekonominin dinamosu olması gereken alanlar, kendi ayakları üzerinde durmak yerine destek olmadan adım atamaz hale geliyor. Bu durum, uzun vadede ekonomiyi kırılganlaştırdığı gibi, üretim kültürünün de erozyona uğramasına neden oluyor.
Dahası, üreten, çalışan ve düzenli vergi ödeyen kesimin bu süreçte mağduriyet yaşadığı gerçeği, ekonomik adalet tartışmalarını daha da derinleştiriyor.
Çünkü sistem, sorumluluk üstlenenleri değil, destek almadan hareket edemeyenleri ödüllendirir hale gelmiş durumda. Böyle bir yapı sürdürülebilir olmamakla birlikte, toplumda güven duygusunu da zedeliyor.
Bugün karşı karşıya olduğumuz tablo aslında bir uyarı niteliğinde. Günay Çerkez’in de ifade ettiği gibi doğada da ekonomide de çözüm basit: Öngörü sahibi olmak, planlamak, denetlemek ve sorumluluk almak. Aksi halde, ödemek zorunda kalacağımız bedeller daha da ağırlaşacak gibi görünüyor. Bizden söylemesi…