KAZANAMAYACAĞIMI BİLİYORUM AMA…

“Belki toplumun kafasına bir saksı düşer ve ikinci tura kalırım” diyen bağımsız cumhurbaşkanı adayı Zeki Beşiktepeli, partisinden ayrılıp yarışa dahil olmasının nedenlerini ve Kıbrıs Türk toplumuna vaat ettiklerini star Kıbrıs’a anlattı…

“Belki toplumun kafasına bir saksı düşer ve ikinci tura kalırım” diyen bağımsız cumhurbaşkanı adayı Zeki Beşiktepeli, partisinden ayrılıp yarışa dahil olmasının nedenlerini ve Kıbrıs Türk toplumuna vaat ettiklerini star Kıbrıs’a anlattı…

Akademisyen Zeki Beşiktepeli, Yasemin Hareketi’ni kurarak 2009 genel seçimlerinde yeniden siyaset sahnesine çıktı. Birleşik Kıbrıs Partisi’ne katılarak BKP-Yasemin Hareketi’nin adayı olarak seçmenden oy istedi. Rauf Denktaş’ın deyimiyle yaklaşık 3 bin ‘kelaynak’tan oy aldı. Daha sonra BKP’ye geçerek partinin dış ilişkiler sekreterliği görevini üstlendi. Yaklaşık iki hafta öncesine kadar da parti içindeki faaliyetlerini sürdürdü. Ta ki BKP, cumhurbaşkanı seçimleri için aday çıkarmamaya ve Cumhurbaşkanı Talat’ı desteklemeye karar verene kadar...
Beşiktepeli ani bir kararla bağımsız aday olduğunu açıkladı ve şimşekleri üstüne çekti. BKP Genel Sekreteri İzzet İzcan, Beşiktepeli’yi ülkedeki barış ve çözüm çabalarına zarar vermekle suçladı ve partiyle hiçbir ilişkisi kalmadığını açıkladı.
Tüm bu yaşananları ve Kıbrıs halkına neler vaat ettiğini star Kıbrıs’a anlatan Beşiktepeli, Kıbrıs sorununun çözümünden toplumsal kalkınmaya kadar birçok konuda iddialı konuştu…

“Ankara’nın mührünü almak için yarışmıyorum. Kıbrıslı Türklerin adayıyım” dediniz peki diğer adaylar kimin adayı?

Her toplumun kendi lideri o toplumun bağrından çıkan sorun ve siyaseti öne çıkarmalı. Türkiye’deki hükümetlerin ortaya koyacakları siyasetle toplum olarak bir yere varmamız mümkün değil. Kendi toplumu için, aydınlık bir geleceğin inşası için, sadece kendi halkına hesap veren bir lider olmalı. Toplum seçiyor, Ankara’daki hükümetler yönetiyor. Benim ortaya attığım siyaset bu noktada farklıdır. Kıbrıs’taki toplumun aldığı kararları Ankara’ya empoze etmek istiyorum. Evet, Türkiye ile tarihi bağlarımız, kardeşliğimiz, ortak çıkarlarımız vardır. Bunlarla zaten sorunumuz yok. Benim yapacağım iki ayrı devlet ilişkisi yaratmaktır. Gerek siyasi gerek ekonomi anlamda bunu istiyorum. Onurlu bir siyaset, onurlu oy istiyorum.
Diğer üç adaya da baktığınızda Ankara’nın politikalarını izlediğini göreceksiniz.

Kıbrıs sorununun çözümünde nasıl bir noktaya gelindi?

Kıbrıs’ta hala ateşkes var. Son AİHM kararında ise Türkiye şunu kabul etti; Kıbrıs’ta egemenim ve 74’te işgal ettim.
Aslında Kıbrıs’taki en büyük hastalık Türklük ve Yunanlılık… Bu zeminde siyaset yapmak kavgadan öteye geçmez, geçmedi de. Bizim aslında bir devletimiz var o da Kıbrıs Cumhuriyeti. Hatamız ise bu cumhuriyete sahip çıkmamak ve haklarımızdan vazgeçip yeni bir devlet kurmak oldu. 77–79 Doruk Anlaşmaları’nı terk etmekle büyük hata yapıldı. Rahmetli İnönü o zamanlar bir mektup gönderdi ve ‘geri dönünüz’ dedi. O günlerden bugünlere işte böyle gelindi. Kırk yıldır güya uğraşılıyor, temelde bu kadar basit bir sorun nasıl oluyor da hala çözülemiyor?

Gerçekten bu sorunu Kıbrıslıların mı çözeceğini düşünüyorsunuz?

Evet, uluslararası bir sorundur ama sorunun muhatabı biziz. Kendimizi kullandırdık. ABD’ye NATO’ya… Biz Rumlarla dosttuk, ortak bir geçmişimiz vardı. İkinci Dünya Savaşı’nda Hitler’e karşı İngiliz askeri adı altında Türk, Rum, İngiliz birlikte savaştık. İki galibi oldu bu savaşın ABD ve Sovyetler Birliği. Savaşın ardından bu güçler dünyaya hakim olma yollarını aradılar. Gerektiğinde toplumları birbirlerine kırdırdılar, 1960’tan sonra bağımsızlık hareketleri başladı. ABD, dünyanın birçok yerinde Özel Harp Daireleri kurdurdu. Kıbrıs’ta da EOKA ve TMT’yi kurdurarak kontrolü elinde tuttu. Bu iki örgüt de Pentogon’a bağlıydı. Amaç komünizmle savaşmak ve enerji kaynaklarını sömürmekti. Bugüne kadar başa gelen herkes de buna çanak tuttu.

Cumhurbaşkanı Talat’ın en çok eleştirildiği nokta başa gelirken, Türkiye ile ilişkileri belirleme açısından meydanlarda söylediklerinin arkasında durmaması oldu. Bu gömleği giydikten sonra o da düzene uydu denildi. Siz nasıl kıracaksınız bu zinciri?

Çok net! Bana oy verecek insanın şunu çok iyi algılamasını isterim; yanımda duracaksa bana oy versin isterim. Ankara’nın değil Kıbrıslı Türklerin ortaya koyduğu siyaseti yaşama geçireceğim. Bana oy verecek olan bilecek ki ben dosyamı alıp gideceğim ve genelkurmaydan, başbakanlıktan, cumhurbaşkanlığından geçeceğim. Kıbrıs’ın gerçek sorununu koyacağım ortaya. Bu sorunun çözümü ile ekonominin düzeleceğini ve bu durumun onlara da faydası olacağını anlatacağım. Nüfus akışı konusunda da işçilerin buradaki sendikalara üye olmasını şart koşup bu konuda yasa çıkaracağım. İnsanları köle gibi çalıştırıyorlar. Türkiyeli işçilerin sosyal hakları yok, düşük ücretlerle kontrolsüz çalıştırılıyorlar. Bu toprak parçası üzerinde yaşayan herkesin oyuna talibim. İşçiler sendikalaşıp sermayeye karşı hak iddia edemiyor. Birleşmemizi istemiyorlar bu da sermayenin ve hükümetlerin politikalarından kaynaklanıyor. Ben CTP’nin parti meclisine kadar yükseldim, bakan danışmanlığı yaptım. Hayatım boyunca ‘ben’ demedim ‘biz’ dedim. Toplumsal bilinci yükseltelim istedim. Bu zincir ancak böyle kırılır.

Yani aslında Türkiye ile bir sorununuz yok! Sorun Kıbrıs Türk toplumunun bilinçsiz davranması ve iradesini ortaya koyup varlık gösterememesi. Peki, şimdi ne olacak?

Benim derdim Türk hükümetleriyle… Türkiye; Kıbrıs’ta bağımsızlığı, toprak bütünlüğünü, anayasal düzeni korumakla yükümlüydü. Havasının ve denizinin de garantörüydü. Hatta İngiliz üslerinin de... ABD yalnız Ortadoğu’yu değil, Kutupları ve Arjantin’deki Falkland adalarının kontrolünü de buradan yapıyor. Artık dünya değişti. Şimdi hepimiz aynı ideolojideyiz. Kazan kazan yöntemi yönetiyor artık dünyayı. Çıkarlar ortaklaştı ve süper güçler için Kıbrıs’ta uygun bir ortam oluştu. Şimdi onlar diyor ki birlikte yaşayacak bir yol bulun. Bu da federasyondur. Bu temelde bir barış olacaktır. Bulunduğunuz coğrafya üzerinden siyaset yapmak zorundasınız. Bu da Kıbrıslılık esasıdır. Eğer bunu sahiplenmezseniz bir çözüme ulaşamazsınız.

Sözlerinizden şunu çıkarıyorum; “Yakında çözüm olacak!”
Eğer biz Kıbrıs Türk toplumu olarak baskı unsuru oluşturursak çözüm yakın bir tarihte olur. Ayrıca Yunanistan’daki ekonomik kriz de bizi hızlı bir çözüme götürebilir. Ulusal sermayenin parasını kaybetmemek için taraflar bu çözümü istiyor. Askeri harcamaları kısacaklar ve barışacaklar. Ege’de de barış olacak. O bölgeler askerden arındırılacak ve turizme açılacak. Yalnız Kıbrıs Türkü baskı unsuru oluşturmazsa Türkiye AB’ye girene kadar Kıbrıs sorunu devam edecek. Kıbrıs Türk halkı da Anadolu’daki yoksulunun sırtında yaşamaya devam edecek. Kıbrıslı Türklerin ekonomik olarak güçlü olması Türkiye’nin de işine gelecek. Kıbrıslı Türklerin güçlü pozisyonda olması yine Türkiye’nin kazancınadır.

Yasemin Hareketi’nin kurucularındansınız. Seçimlerin ardından BKP’ye geçtiniz ve son kurultayda da en yüksek oyu aldınız. Partinizin seçimlerde aday göstermeme ve Talat’ı destekleme kararının ardından partiden ayrılarak bağımsız aday olarak ortaya çıktınız. Partiniz sizi ülkedeki barış ve çözüm çabalarına zarar vermekle suçladı ve ihracınızı istedi. Neden sizi aday olarak göstermediler?

Parti birlik içinde değil. Kişisel rant elde etmek uğruna oldu bütün bunlar. BKP örgütü olmayan bir parti. Kurultaydan sonra, “sana eğitim sekreterliğini verelim” dediler. Amaçları beni pasifize etmek ve ismimden yararlanmaktı. İki turlu bir seçim olacak, gelin aday çıkaralım dedim. Topluma doğru mesaj verelim, kenetlenelim dedim. Elbette kazanmayacağımı biliyorum ama bu toplumun başına saksı düşerse ikinci tura kalabilirim. Yüzde on ve yirmi arası kararsız seçmen var. Bakarsınız tüm oylar bana gelir. Çıkıp siyaset yapmamız gerekir, partiler böyle büyür dedim. Ama BKP, Ankara hükümetlerinin politikalarına boyun eğen bir adayı desteklemeyi tercih etti. Evet, partinin aday çıkarmayacağına dair imza attım ama benim kişisel bir görüşüm ve kurduğum bir hareket var. Türkiye istediği kişiyi atıyor bu koltuğa. Talat’ın da Eroğlu’nun da izleyeceği siyaset budur. TC Dışişleri Bakanı ne yazacaksa kağıda, Eroğlu da onu oynayacak. Hiç boşuna çırpınmasın. Hareketin başına döndüm ve bağımsız aday oldum. Barışın gelebilmesi için toplumun ayaklanması, yollara çıkması gerekir. Dünyaya ve Türkiye’ye baskı yapması gerekir. Talat da Türkiye çöz derse çözecektir. 2004’deki sinerjiyi evlere kapatmakla toplumun iradesini Ankara’nın eline verdiler. Birileri artık buna dur demeli.

SON SÖZ
Eğer Kıbrıs Türk halkı, “kendi elimle mührü vurdum, kendi elimle buldum” demek istemiyorsa oyunu bana vermeli. Oy vermekle kalmamalı bu yolu sonuna kadar yanımda yürümeli…
Bu haber 585 defa okunmuştur
  • Can  Lefkoşa - 20.03.2010 Kesinlikle haklısın
  • kıbrıslı türklerin tek adayı jkl  kakatece - 20.03.2010 zeki beşiktepliye her oy işgale asimilasyona entekrasyana bir darbedir ankara yalnızca zeki beşiktepliden korkar gerisi tasmalı köpekleridir

:

:

:

:

DİĞER HABERLER