Maviye aşık bir hayat!

Bir Meslek Bir İnsan Öyküleri bu hafta bizleri çocukluk tutkusunu gerçeğine dönüştüren kaptan Musa Aksoy’un hikâyesiyle buluşturuyor.

Bir Meslek Bir İnsan Öyküleri bu hafta bizleri çocukluk tutkusunu gerçeğine dönüştüren kaptan Musa Aksoy’un hikâyesiyle buluşturuyor.

Musa Aksoy 1958 yılında Kıbrıs’ta dünyaya gelmiş. Kıbrıs’ın bir ada olması pek çok kişide olduğu gibi onda da denizi hayatının vazgeçilmezlerinden kılmış. Küçük bir çocukken kâğıttan yaptığı gemileri küçük su birikintilerinde yüzdürmeye çalışan kahramanımız, büyüdüğü zaman kâğıttan teknesinin yerini ahşap, küçük su birikintisinin yerini engin deniz ve dümeni de kendisi devralmış. Pek çok genç gibi üniversite dönemecine giren kahramanımız Almanya’da öğrenimine devam etmek zorunda kalmış. Almanya’da denizle arasına biraz mesafe girmiş ve büyük tutkusu denizi sadece yazdan yaza görebilir olmuş. O ayrı geçen günlerden midir bilinmez kendisine bir hedef belirlemiş: Üniversiteyi bitirip bir tekne almak ve bilinmeyen diyarlara yelken açmak….


TERCİH ZAMANI
Esas eğitimini aldığı iş, grafik dizayn olan kahramanımız Kıbrıs’a döndükten sonra bir süre bir reklam ajansında çalışmaya başlamış. Aldığı küçük bir Zodyak (küçük, şişme bot) ile Kıbrıs’ın bütün her yerini alt üst etmiş. Gezmiş olduğu bu yerler için; “Ne Karpaz’ı kaldı, ne Sadrazamköy’ü” diyor Musa Kaptan… Bu küçük bot onda bir başka hobiyi daha körüklemiş; Balıkçılık… Küçük botu, oltası ve hayalleri Musa Kaptan’ı Kıbrıs’ın bilinmeyen koylarına sürüklemiş.
Reklam ajansında çalıştığı için çok sevdiği denize çok sayılı zaman ayırmak zorunda kalan kahramanımız bir gün başından geçen bir olaydan sonra tercih yapmak zorunda kalmış. O tercih anını bakın kahramanımız nasıl anlatıyor; “ Bir gün denizdeyim ve balık tutuyorum. Kocaman bir orkinos geldi oltama. O kadar büyük ki beni bir o yana bir bu yana sürüklüyor küçücük bot içerisinde. Tam 30 dakika mücadele verdim. Ben orkinosla cebelleşirken telefonum çaldı. Telefondaki ses ajanstaki sekreterime aitti. Daha sonra bakarım önce balığı alayım dedim baktım ısrarla arıyor. Telefonu açtım mecbur. Bir yandan da benden kurtulmaya çalışan orkinosla kıran kırana bir mücadele veriyordum. Beni çok gereksiz bir şey için aramıştı ve bu birçok kez tekrarlamıştı. Baktım işler böyle yürümeyecek bir tercih yapmak zorundasın oğlum Musa dedim kendime. Ayrıca yaptığım iş ve yapmaktan hoşlandığım iş birbirine çok tezattı. Birini kapalı bir ofis ortamında yapıyordunuz diğerini de doğa da yani kendimi ait hissettiğim yerde. O yüzden bende tercihimi yaptım o gün bugündür de çok mutluyum” diyerek tercih yapması gereken olayı anlatıyordu. Bu arada merak edenler için söylüyorum, Musa Kaptan orkinos ile mücadelesinden başarıyla ayrılmış ve balığı tekneye almayı başarmış akşamına da afiyetle yemiş.

AFRODİT’LE HAYALLER GERÇEKLEŞİYOR
Tercihini denizden ve özgürlükten yana kullanan Musa Kaptan, 1990 yılında şu anda pek çok kişiye hizmet verdiği Afrodit isimli tekneyi almış. “Afrodit’i aldığımda gerçekten çok kötü durumdaydı. Büyük bir restorasyondan geçmesi gerekiyordu. O nedenle bende pek çok kez yurtdışına çıkarak Afrodit için gerekli olan malzemeleri aldım ve hayallerimin teknesini gerçekleştirdim” diyen Musa Kaptan, keyif için aldığı teknesini daha sonra ısrarlar nedeniyle yat turları düzenlemek için kullanmaya başlamış. Çoğu zaman arkadaşlarıyla beraber balık tutup bunları tekne içerisinde mangalda pişiren Musa Kaptan, limanda bulunan pek çok kişinin ‘aman bizi de götür, bizi de gezdir’ ısrarları ve talepleri sonucunda işi yatçılığa dökmüş. Musa Kaptan o günleri; “Liman’da o zaman bu kadar çok tekne yoktu. Yat turizmi potansiyeli yüksek olan ve rekabetin olmadığı bir sektördü. O yüzden bende bu fırsatı değerlendirdim. O gün bugündür de yatçılık yapıyorum” diyerek anlatıyor.


YAT TURİZMİNİN SIKINTILARI
Musa Kaptan’ın denize ve yatlara olan tutkusu yıllar geçmesine rağmen hala ilk günü gibi taze ve canlı. Musa Kaptan’ı ve onun gibi pek çok yatçıyı rahatsız eden şey ise limanın kötü durumda olması ve kimsenin bu olaya bir dur dememesi. Musa Kaptan; “Benim sevgimde hiçbir değişiklik yok ama o günlerden bugünlere değişen tek şey limanın durumu oldu. Bunun başlıca nedenlerinden birisi yatçıların birlik ve beraberlik içinde hareket etmemesidir. Bunun dışında acentelerin ve yat turlarına müşteri yönlendiren firmaların %50’lere varan yüksek komisyon oranları da yat turizmine bir darbe vuruyor. Limanların bakımsızlığı ve özellikle turistlere yapışırcasına ortada tur satmaya ve kafelere adam toplamaya çalışan kişilerin de turistlerin limanlara gelmesine engel olduğunu tartışılmaz bir gerçektir. Ortada bir otorite boşluğu var. Bazı yat turu yapan kişiler lisansları ve izinleri olmadığı halde fiyat kırarak müşterileri tura çıkartmaya çalışarak turistleri dolandırıyorlar. Bunun denetiminin yapılması için herkes topu birbirine atıyor ama kimse gerekeni yapmıyor” diyerek ülkemizde yat turizminin sıkıntılarını anlattı.

SPORTİF BALIKÇILIK
Kahramanımız sadece yatçılıkla uğraşmıyor aynı zamanda sportif balıkçılık da yapıyor. Sportif balıkçılıkla tanışması dönemin Milano Tuna Kulübü Başkanı’nın vesilesi ile olmuş. Dünya’nın pek çok ülkesinde ilgi gören ve hatta artık özel bir turizm kolu olan sportif balıkçılık için gerekli olan lisansı ve izni 1992 yılında Kıbrıs’ta ilk defa alan kişi olan Musa Kaptan, yatçılık işine bir de sportif balıkçılığı eklemiş. Özellikle Amerika’da 1 milyar dolarlık bir sektör olan sportif balıkçılık Kıbrıs’ta da bir dönem yükselişte olan sporlardan biriymiş. Yıllar geçtikçe bilinçsiz olarak yapılan avlanmalar ve Türkiye’den avlanma yasağının olduğu Mayıs ve Haziran aylarında balıkların yumurtlama süresinde Kıbrıs’a gelen tekneler ülkedeki balık sayısının her geçen gün azalmasına neden olmuş ve sportif balıkçılık da bir süre durulma noktasına gelmiş. Aynı zamanda bir doğasever olan Musa Kaptan, denize akan dere yataklarının önüne inşa edilen yapıların içerisinde balıkların beslenmesi için gerekli olan plantonların ve tatlı suyun denize ulaşmasını engellemesinin balıkların azalmasındaki baş etkenlerden biri olduğunu da söylüyor. “Sudaki tuz oranının bu nedenle git gide yükselmesi de hem denizde hem de karada bir çölleşme olmasına neden oluyor” diyen Musa Kaptan, hiç bir destek görmeden ülkemize kazandırdığı sportif balıkçılığın aktifleşmesi için yetkililerin konuya el atması gerektiğini de söyledi. Özellikle sportif balıkçılıkta lisans zorunluluğu olduğunu hatırlatan kahramanımız bu kuralı ihlal eden kişileri gerekli mercilere iletmesine rağmen gerekenin yapılmadığını söyledi. Musa Kaptan; “Her konuda olduğu gibi bu konuda da otoritelerin ilgisizliği beni üzüyor. Herkes topu birbirine atıyor. Sonuçta kaybeden ülkemiz ve Kıbrıs Turizmi oluyor” diyerek yetkililere bizim vasıtamızla da bir kez daha çağrıda bulunuyor.

Bir Meslek Bir İnsan Öyküleri’nden bu haftalık da bu kadar. Bir başka meslek ve bir başka hayat hikayesinde buluşuncaya kadar kendinize iyi bakın!
Bir Meslek Bir İnsan Her Çarşamba Saat: 11:15’te ADA TV’de…
Bu haber 20 defa okunmuştur

:

:

:

:

DİĞER HABERLER