Çok geniş boyutlu tartışmalara, tepkilere, protestolara, gösterilere neden olan Vergi Yasası Meclis’ten geçtikten sonra Cumhurbaşkanı Eroğlu tarafından da imzalandı. Resmi Gazete’de de yayınlanmasından hemen sonra yürürlükte olacaktır.
Devletine, yasalar çerçevesinde gerekli vergileri ödemek her yurttaşın vatani görevidir. Bu vergiler kesinlikle tahsil edilecektir. İrsen Küçük hükümeti, bütün eleştirilere ve tepkilere rağmen Ankara’nın hazırlamış olduğu ekonomik paketi yürürlüğe koymakta kararlı olduğunu göstermiştir. Vergi ise vergi, harç ise harç... Tasarruf, harcamalarda kesinti ise kesinti. (Ama durmadan yeni müdür ve müsteşar tayinlerine devam! Öyle mi?)
Kayıt dışı gelirlerden vergi toplamaksa onu da toplayacak. Ancak, nasıl ve ne ölçüde bunu başaracağı tartışılacak konudur.
Mübarek Ramazan ve aşırı sıcaklar niyetlilerimizi, oruç tutabilenlerimizi hayli zorlarken, bir yandan da vergi meselesi ile günlük yaşamda karşılaşılan pahalılık (ekmeğe, elektriğe, petrole, sigaraya, içkiye vs. zamlar) ve diğer sıkıntılar ağırlıklarını hissettirmektedir. İnsanlarımızın sağlığı da sarsılmaktadır.
Bütün bunlara ek olarak sık sık kesilen elektrik akımı, klimaların, buzdolaplarının, derin dondurucuların, bilgisayarların ve birçok elektrikli ev eşyasının arızalanmasına neden olmakta, insanlara yeni masraflar çıkartmaktadır.
Hükümet edenlerimiz, Milletvekillerimiz çok yorulmuş olmalılar. Yoğun çalışmalar, sıcaklar, şikayet dinlemeler onları da oldukça bunaltmıştır. Meclis tatile girmiş, vekiller dinlenmek için deniz kenarlarına, tatil yerlerine koşmuştur. Bazıları yurtdışına uzun seyahatlere çıkmıştır. Zavallı kabine mensupları, çalışkan Bakanlarımız direnmekte, koltuklarını bir an için bile bırakmamakta. Olur ya, birileri kapabilir. Özellikle de bu kritik günlerde görev başında olmak, Başbakan’a yakın durmak en akılcıl tutumdur, değil mi?
Etrafta koalisyon kurulması söylentileri gittikçe yaygınlaşmakta. Yeni milletvekili transferleri, bakanlık pazarlıkları halkın dilinde. Medya da geri kalmıyor, spekülatif haberler, yorumlar, demeçler yayınlıyorlar.
Ertuğruloğlu, Tacer, Aslanbaba, Serdar, Arabacıoğlu herkesin ağzında. Ağzı olan konuşuyor. Kim kiminle koalisyon kurarsa kursun, kim hangi siyasi partiye iltica ederse etsin, kim meclise girmekten utanıyorsa utansın, dönek milletvekillerinin yüzlerini görmekten nefret ediyorsa etsin, kimlere kimler tarafından çirkin ve iğrenç teklifler yapılırsa yapılsın...
Bana göre, artık hiçbiri ama hiçbiri yorumlamaya, değerlendirmeye değmez. Kıbrıs müzakereleri ile ilgilenmek bile gerekmez. Çünkü bu duyarsız, nemelazımcı, çıkarcı çevreler tarafından manipüle edilmeye alışmış halkımız, “ne olacaksa olsun, ne yapacaklarsa yapsınlar” havasına girmiştir.
Zaten, karşı gelip, direnecek niyetleri de yok. Olmuş olsaydı, yıllardan beri süren uygulamalara, icraatlara, haksızlıklara, yolsuzluklara, savurganlıklara, kayırmacılığa karşı harekete geçer, seçtiklerine hesap sorar ve “artık yeter. Durunuz. Buraya kadar. Sizleri seçtik, destek verdik. Bizleri adam gibi yönetecek, isimleri hiçbir şaibeli duruma karışmamış genç, dinamik, çalışkan, dürüst ve halk yararına çalışacak, halka gerçek hizmet verecek kişileri görev başına getireceğiz” derdi ve lazım olanı yapardı. Yapmadı. Yapmayacak da. Çünkü çoğunun ağızlarına çalınan bir parmak bal çok tatlı gelmiştir.
Onların harekete geçmesini beklemek saflıktır, bir de biliyoruz, ama o baldan bir türlü tatmak nasibini alamamış büyük çoğunluk da olduğu yerde saymaktadır.
O nedenle, Kuzey Kıbrıs’taki siyasi, ekonomik ne diğer gelişmelerle ilgilenmek, eleştirmek, yorumlamak, yol göstermek boşunadır.
Kısır döngü içinde, ha bre mastürbasyon yapmakla, of pof, ah, vah etmekle hiçbir şey değiştirilemez. Bu alem de, sistem de, geldiği gibi devam eder.
DP’yi bitirmişler. Ne olmuş yani. Nice siyasi partileri, örgütleri, değerli kişileri bu arenadan sildiler de kimsenin gıkı çıkmadı. Şimdi mi çıkacak! Düzeni bozmaya, yöneticilerimizi rahatsız etmeye ne gerek var. Sıcaklar da bir hoş... Uyumak en iyisi, haydi uyuyalım.