Ülkede demokrasi gerçek anlamda bilginin, birikimin ve takım ruhu ile çalışma becerisi gösterebilecek siyasi anlayışların iktidara taşınması ile gelişir.
Bunu da vizyonu olan, dünyadaki değişim ve dönüşümleri doğru algılayıp, bunu kendi iç koşullarına uyarlama becerisi gösteren siyasi kadrolar yapabilir.
Boş vaadler ve konuşmalarla bu olmaz. Ülkede birşeyler değişmez..
Şova dönük, içi boş seçim kampanyaları ile de değişim mümkün değildir.
Ya da dünün anlayışını koruyup bugün onu yeniden iktidara taşımaya çalışmakla da.
19 Nisan’da seçime giderken yeniden bildik o klasik seçim taktikleri sergilenmeye başlandı bile.
Sanki bu ülkede hiçbir şey değişmemişcesine.
Bildik siyasi figürler, seçim strateji ve taktikleriyle söylemler..
İktidara gelince yapılacak terfi ve tayinlerde avantaj sağlama, iş vaadleri yine başladı.
Bunun yanında insanları bir yerden bir yere sürmekle tehdit etmeler de işin cabası.
Nasıl bir anlayışsa bu!..
Korkutarak, sindirerek, insanları tehdit ederek siyaset yapmak çok ilkel.
Ama yapılıyor işte..
Bir de seçime üç kala ekonomik vizyonu olmayan iktidara talip partilerin ekonomik örgütleri gezerek vizyon oluşturmaya çalışmaları ise tam bir siyasi trajedi.
Hele bazı partilerin seçimde halk destek vermez endişesi ile kendi politikalarını gizleme gayretleri ise çok komik.
Herşeyden önce siyasi partiler siyaseti dürüstçe yapmalı ki ülkede birşeyler değişebilsin.
Partilerin özleri ile sözleri bir olmalı.
Ne iseler öyle...
Ama ne gezer!..
Halkın duymak istediklerini söyleyerek yıllardır sürdürülen siyaset yapma alışkanlıklarından yeni örnekler veriliyor.
‘Seçim dönemlerinde söylenler orada kalır’ anlayışıyla hareket ediliyor.
Halbuki seçim dönemlerinde partilerin söyledikleri seçim sonrasında yapacaklarının en büyük güvencesi olmalıdır.
Çağdaş demokrasilerde bu böyledir.
Seçim dönemlerinde ortaya çıkar, ne yapacağınızı, nasıl yapacağınızı, kaynaklarınızı nereden sağlayacağınızı söyler, bununla ilgili programınızı ortaya koyar halktan destek istersiniz.
Seçimde iktidar olmak için gerekli desteği alırsanız da bu programınızı uygularsınız.
Uygulama aşamasında birşeyleri yapamayacak duruma gelirseniz de çıkar bunu halka anlatırsınız.
Bunun tersi anlayışlara artık politik arenada yer olmamalıdır.
Ama malesef hala bazı siyasi partiler bu anlayışla politika yapmaya çalışıyor.
Toplumun istediği değişimin önünü ‘değişimle’ kesmeye..
Belki böylesi anlayışlar bu seçimde de az da prim yapabilir.
Ama seçim sonrasında bunun bedeli bu ülke öder.
Dünya ile entegre olabilecek anlayışlar, dünyadan kopuk siyaset anlayışına yenik düşerse sıkıntı olur.
***
Neyse ben Çarşamba günkü yazımı şu satırlarla noktalamıştım:
“Bakıyorum da şimdi 18 yaşını dolduran oğlum da bu seçimlerde ilk kez sandık başına gidecek.
O ve onun yaşıtları ilk kez sandığa giderken elbette Obama örneğini kendi toplumlarında da görmek isteyecekler.
Çünkü onlar babalarından ileri, daha çağdaş koşullarda bir yaşam arzuluyorlar. Ve kimse onları büyükbabalarının koşullarında siyaset yapanlara mahkum edemeyecek.”
***
Kimi zaman babalar oğulları, kimi zaman da oğullar babaları etkiler. Ama hiçbir baba oğlunun kendisinden daha kötü koşullarda bir yaşama mahkum edilmesini istemez.
Hele büyükbabalar hiç istemez.